İSTANBUL (AA) – GÜLÇİN KAZAN DÖGER – Gazeteci ve aktivist Ali Abunimah, Batı medyasında yıllardır Filistin'de yaşananlara ilişkin kullanılan dil ve anlatım biçiminin İsrail’in işlediği suçları meşrulaştırmaya çalıştığını belirtti.
The Electronic Intifada web sitesinin kurucusu, gazeteci ve aktivist Ali Abunimah, Batı medyasında sıklıkla kullanılan “Filistin sorunu”, “terör”, “yer değiştirme”, “güvenlik bariyeri” ve “İsrail-Filistin savaşı” gibi terimleri AA muhabirine değerlendirdi.
Abunimah, medyanın kullandığı pasif dilin İsrail'in suçlarını gizlediğini ve İsrail'in sorumluluğunu ortadan kaldırmayı amaçladığını vurguladı.
– Filistin sorunu
Abunimah, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili metinlerdeki genel kullanım olan “Filistin sorunu” ifadesine işaret ederek, “Bu dil, Filistinlileri sorun, engel ve çözülmesi gereken bir şey olarak ortaya koyuyor. Bazen İsrail-Filistin sorunu bazen de bunu tersine çevirip Filistin-İsrail sorunu diyoruz ve Filistin'in gerçek olduğunu, sorunun Filistinliler ya da Filistin olmadığını, sorunun, siyonizm, İsrail işgali, zulüm, apartheid, sömürgeleştirme ve soykırım olduğunu savunuyoruz. Bu konuda çok net olmalıyız. Ben buna 'İsrail sorunu' ya da 'siyonizm sorunu' derim.” diye konuştu.
– Terör mü? Direniş mi?
Medya dilinde, Filistinlilerin eylemleri tanımlanırken yaygın olarak kullanılan ifadeler arasında “terörist”, “militan” ve “roket saldırıları” yer alırken, İsrail'in eylemlerinin genellikle “meşru müdafaa” ve “misilleme” olarak adlandırıldığını aktaran Abunimah, şunları kaydetti:
“Filistin işgal edilmiş ve sömürgeleştirilmiş bir ülke. Dolayısıyla İsrail sömürge devletinin varlığı bile başlı başına bir saldırı. Bu yüzden bir saldırganın, işgalcinin kendini savunabileceği fikri zaten saçma. İsrail'i kurban, Filistinlileri ise saldırgan olarak tasvir ediyor ve İsrail'in Filistinlileri sözde terörizmle ilişkili olarak tanımlamasına izin veriyorlar. Ancak elbette bu dil Filistinlileri şeytanlaştırmak ve İsrail'i yanlış şekilde kurban ve kendini savunuyormuş gibi göstermek için tasarlandı.”
Abunimah, “terörizm” kelimesinin özellikle son yıllarda oldukça siyasallaştırıldığına vurgu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Terörizm, eylemi tanımlamak için değil, eylemi kimin gerçekleştirdiğini tanımlamak için kullanılıyor. Tam olarak bu yüzden onu Filistinliler ve diğer ezilen gruplar için kullanıyorlar. Oysa aynı eylemler, hatta çok daha kötüleri, İsrail, ABD veya diğer büyük güçler tarafından gerçekleştirildiğinde asla terörizm olarak tanımlanmıyor. Filistinliler meşru direniş ve meşru müdafaa içinde. Filistinlilerin eylemlerini tanımlamada terörizm kelimesinin hiçbir şekilde yeri yok. İsrail'in yaptıkları için terörizm uygun terim olabilir, gerçi İsrail terörizmden çok daha kötüsünü yapıyor.”
– Yer değiştirme mi? Sürgün mü?
İsrail'in, işgal ettiği Filistin topraklarına giderek daha fazla sayıda İsrail vatandaşını “Yahudi yerleşimciler” adı altında yerleştirdiğine vurgu yapan Abunimah, “Diyelim ki evinize girdim ve Allah korusun size veya ailenize saldırdım ve siz de kendinizi savundunuz. Elbette, sizin bana karşı bir saldırı gerçekleştirdiğinizden bahsetmek saçma olurdu. Siz kendi evinizdesiniz, kendinizi, hayatınızı ve mülkünüzü savunuyorsunuz. Sizi bana saldırmakla suçlayamam. Bu bağlam, genellikle Batı medyası tarafından göz ardı ediliyor.” dedi.
Medyada Filistinlilerin göç hareketiyle ilgili haberlerde sıkça “relocation” yani “yer değiştirme” ifadesinin kullanıldığını anımsatan Abunimah, bunun gönüllü olarak yapılan bir taşınma eylemini ima ettiğine dikkati çekti. Abunimah, şunları söyledi:
“Gördüğümüz şey etnik temizlik, gördüğümüz şey sürgün, gördüğümüz şey zorla yerinden etme. Batı medyası daima olan biteni en aza indirgeyen kavramlar kullanmaya çalışıyor. 'Yer değiştirme' gibi bir terim, kimin kime ne yaptığını belirsizleştirmek için tasarlandı ve asla gönüllü olarak yapılmıyor. Filistinliler gerçekten kendi özgür iradelerini kullanabilseydi topraklarında kalırdı. Silahı birine doğrultup ona gitmesini söylemek ile okullarını, hastanelerini, çiftliklerini yok ederek toplumun işleme yeteneğini yok etmek arasında fark yok. Sonuç aynı etnik temizlik.”
– Güvenlik bariyeri mi? Ayrım duvarı mı?
Eylül 2000'de inşasına başlanan 708 kilometre uzunluğundaki Batı Şeria'daki “ayrım duvarının” İsrail hükümeti ve pekçok medya kuruluşu tarafından “güvenlik bariyeri” olarak adlandırıldığına işaret eden Abunimah, “Bu kesinlikle bir güvenlik bariyeri değil. Bu bir ayrım duvarı ancak neyi ayırdığı konusunda net olmalıyız. Çoğunlukla Filistinlileri birbirlerinden ve kendi topraklarından ayırıyor.” şeklinde konuştu.
Abunimah, bu yolla köylerde yaşayan Filistinlilerin kasabalarla ilişkisinin kesildiğinin altını çizerek, “Köyleri etraflarındaki topraklardan ve birbirlerinden izole ettiğinizde, zamanla köylerdeki yaşamı öldürürsünüz. İsrail'in ayırm duvarının yaptığı da budur. Bu, Filistin topraklarını yerleşim yerleri için ilhak etmek ve aynı zamanda Filistinlileri birbirlerinden ve Yahudi yerleşimci nüfustan ya da İsrailli Yahudi yerleşimci nüfustan ayırmak için tasarlandı. Buna ayrım duvarı diyebiliriz. Buna apartheid duvarı, hatta ilhak duvarı diyebiliriz.” ifadesini kullandı.
– İsrail-Filistin savaşı mı? İşgal mi?
Medyada özellikle 7 Ekim’den sonra en sık karşılaşılan kullanımlardan birinin “İsrail-Filistin savaşı” ifadesi olduğunu kaydeden Abunimah, “Bu her şeyden önce bir soykırım. İsrail ordusunun yaptığı şey, doğrudan bombardıman, açlık, abluka, yaşamın tüm unsurlarını yok etme yoluyla Filistin halkını kasten öldürmek. Bu kelimenin tam anlamıyla gerçek bir soykırım.” diye konuştu.
İsrail'in savaş kurallarını hiçe sayarak sivilleri hedef aldığını belirten Abunimah, “İsrail ordusunun Filistin ordusuyla savaşmadığını çoğunlukla hatta neredeyse tamamen sivillere saldırdığını görüyoruz. Filistinliler halkını savunmak, özgürleştirmek ve bu soykırıma direnmek için bir gerilla savaşı yürütüyor. Bu önemli çünkü Filistinlilerin aynı düzeyde askeri teçhizat ve kapasiteye sahip olmamasına ve tabii ki ABD ve Avrupa'dan destek almamasına rağmen kendilerini ellerinden geldiğince savunmaya çalıştıkları gerçeğini gözden kaçırmak istemiyoruz.” dedi.
– “Medya, pasif bir dil kullanarak İsrail'in sorumluluğunu ortadan kaldırıyor”
Batı medyasının, “İsrail'in Orta Doğu'daki tek demokrasi olduğu” iddiasından tutun, “vadedilmiş topraklar” gibi dini argümanları da kullanarak İsrail'in işlediği suçları meşrulaştırmaya çalıştığını aktaran Abunimah, bunun yanı sıra bazı yazım tekniklerine işaret etti. Abunimah, şöyle devam etti:
“Batı medyasında sürekli gördüğümüz taktiklerden birinin, İsrail'in sorumluluğunu ortadan kaldırmak için oldukça pasif bir dil kullanmak olduğunu düşünüyorum. Örneğin, 'İsrail bir mülteci kampını bombalayıp 45 kişiyi öldürdü' demek yerine, '45 Filistinli patlamada öldü' gibi bir şey söylüyorlar. Bunu okuduğunuzda, onların doğal şekilde öldüğünü düşünüyorsunuz. Kimin yaptığını söylemiyorlar. Bu olguyu Batı medyasında sürekli görüyoruz. Medya, pasif bir dil kullanarak İsrail'in sorumluluğunu ortadan kaldırıyor.”
Abunimah, Batı'nın Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin haberlerdeki tutumunun çok daha farklı olduğuna vurgu yaparak, sözlerini, “Orada çok aktif, çok küfürlü, çok agresif bir dil kullandılar. Yani bu ille de spesifik terminolojiyle değil, İsrail'in suçlarını gizlemek için kullandıkları dilsel tekniklerle ilgili.” şeklinde tamamladı.