Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, “Döviz kuru spekülasyonlarıyla oluşan bu çarpık yapıyı liralaşma stratejisiyle sona erdiriyoruz. Güçlü bir yapı kuruyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de döviz kuruna bağlı olarak oluşacak spekülatif yapıları inşallah sona erdiriyoruz.” dedi.
TRT Haber’in canlı yayınına konuk olan TCMB Başkanı Kavcıoğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Enflasyondaki düşüşün nasıl sağlanacağına yönelik soru üzerine Kavcıoğlu, enflasyonun Türkiye’nin de dünyanın da en önemli sorunlarının başında geldiğini belirtti.
Kavcıoğlu, bugüne bakıldığında enflasyonu yükselten tüm sebeplerin geride kaldığını düşündüğünü ifade ederek şunları kaydetti:
“Zor bir dönemdi, zor bir dönemi geride bıraktık. Bu süreç içerisinde enflasyon gerilemeye başladı, bu gerileme sadece uzun süredir kullandığımız baz etkisinden değil, aldığımız tedbirler, uyguladığımız politikaların etkisiyle de baz etkisi dışında da enflasyondaki gerilemeyi hep beraber göreceğiz. Bizim bu süreç içerisinde uyguladığımız politikalarda Merkez Bankasının, uluslararası kuruluşların da bu süreçte özellikle üzerinde durduğu bizim Bütünleşik Politika Çerçevemiz bu noktaya ve bu noktadan sonra da dediğimiz oranlara ve sürdürülebilir kalıcı fiyat istikrarını sağlayacağımız noktaya götüren bir politika çerçevesi oluşturduk. Liralaşma stratejisi dediğimiz bu Bütünleşik Politika Çerçevemiz içerisinde uyguladığımız faiz, makro ihtiyati tedbirler, kur politikası, likidite ve rezerv politikası özellikle son dönemde… Bunların hepsi bu Bütünleşik Politika Çerçevesi içerisinde uyguladığımız politikalar ve enflasyonun da bundan sonraki dönemde gerilemesinde önemli bir ivme sağlayacak.”
Liralaşma stratejisini çok önemli bir merkeze oturttuklarını vurgulayan Şahap Kavcıoğlu, “Çünkü Türkiye geçmiş dönemde ne zaman ülkenin ilerlemeye dair bir gündemi olduğunda, döviz kuru spekülasyonlarıyla oluşan bu çarpık yapıyı liralaşma stratejisiyle sona erdiriyoruz. Güçlü bir yapı kuruyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de döviz kuruna bağlı olarak oluşacak spekülatif yapıları inşallah sona erdiriyoruz.” diye konuştu.
Kavcıoğlu, bir sonraki dönemde, bundan sonra uyguladıkları bu politikalarla, faizle, makro ihtiyati tedbirlerle, arz talep dengesi ve finansal maliyetlere de sağlayacakları önemli indirimler ya da düşüşlerle kalıcı kalkınmayı, büyümeyi ötelemeden sürdürülebilir ve kalıcı fiyat istikrarını sağlamış olacaklarını söyledi.
“(Enflasyon) Yıl sonunu çok daha iyi bir noktada kapatacağız”
Enflasyon rakamlarının açıklanmasından bu yana “baz etkisiyle gerileme oldu” yorumlarına ilişkin soru üzerine Kavcıoğlu, “Baz etkisinin çok büyük etkisi var tabii. Biliyorsunuz geçen seneki spekülatif kur ataklarından sonra özellikle kur ataklarından sonra fiyatlarda bir maliyet oluştu. Kasım ayında nispeten ama aralık ayında 13,5’lere varan, ocak ayında 11,8’e varan ve devamında yine mayıs ayına kadar kurun ve şubattan sonra da savaşın etkisiyle oluşan bir yüksek enflasyon. Bu sene tabii tarihsel ortalamaya baktığımız zaman fiyat hareketlerinin çok hareketli olduğu dönemler de dahil tarihsel ortalamadaki enflasyon oranlarımız bu oranların çok çok altında.” yanıtını verdi.
Kavcıoğlu, tarihsel ortalamanın ay ay değiştiğini, aralık ayında 0,80-1,20 tarihsel ortalamanın bulunduğunu anlatarak enflasyon bunun biraz üzerinde de gelse 2023 sonu ve 2024’teki hedeflere ulaşabilecek noktada olunduğunu, bunun baz etkisinin de katkısıyla gerçekleşeceğini dile getirdi.
“Beklediğimiz tarihsel ortalama veya tarihsel ortalamanın biraz üzerinde aralık ayını daha olumlu, daha iyi bekliyoruz. Yıl sonunu çok daha iyi bir noktada kapatacağız ve ocak sonrası şubatta hem baz etkisi hem de vurguladığımız, biraz önce bahsettiğim yani enflasyonu yükselten tüm etkenlerin geride kaldığını söylerken bunun özellikle Türkiye’de tarihsel olarak enflasyonun artmasında içeride, dış etkenleri bıraktığımız zaman özellikle kur artışları çok öne çıkıyor. İkincisi fiyat artışları tabii buna bağlı olarak. Çünkü kurdaki bir yüzde 10 artış, fiyatlarda yüzde 2 bir artış gibi böyle korelasyonlar var.
Dolayısıyla kur artışı piyasada da böyle algılandığı için ondan sonra fiyat davranış bozuklukları dediğimiz önden yüklemeli fiyatlar gibi enflasyonun kontrolün dışına çıkması söz konusu ki geçtiğimiz yılda yaşadığımız ama öncesinde de küreselde enflasyonun da bir sorun haline geldiğini göz ardı edemeyiz. Yani bizim ben göreve başladıktan sonra temmuz, ağustos aylarında, mesela Temmuz Enflasyon Raporu’nda da ifade etmiştim. 10 yıllık fiyat artışlarının çok çok üzerinde aylık fiyat artışları başlamıştı. O zaman ne kur atağı vardı ne bir şey, o küreselden. Salgın, birikmiş taleplerin oluşmaya başlaması, arz şokları, tedarik zincirlerindeki sıkıntılar, yani uluslararası sorunlar da fiyatlar üzerinde etkili olmaya başlayınca dünya ile beraber bizde de ister istemez bozulma oldu.”
“Temmuzdan sonra özellikle finansman maliyetlerinde çok önemli bir düşüş var”
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, Bütünleşik Politika Çerçevesi’nin dünyada da konuşulduğuna dikkati çekerek “Yani şu an faiz artırımı, faiz indirimi noktasında da bizim özellikle bu süreci makro ihtiyati tedbirlerle bir noktaya getirmiş olmamız, faiz indirimleri ile beraber kurun stabil bir şekilde bir dengede ki bu yaklaşık 1-2 aylık bir süreç değil, haziran-temmuzdan beri böyle çok stabil bir şekilde, hem kur hem faiz oranlarında hem de fiyatlarda bir dengeye oturdu. Bunun altyapısını da oluşturduğumuz için bunun bu şekilde gideceğini çok rahatlıkla söyleyebilirim.” değerlendirmesini yaptı.
Kur beklentisinde değişiklik olup olmadığına yönelik soru üzerine Kavcıoğlu, “Bizim kurda yıl sonu hedefimiz yok. Anketleri kastediyorsunuz. Merkez Bankası olarak bizim bir kur hedefimiz yok.” yanıtını verdi.
Kavcıoğlu, aldıkları tedbirlerin sonuçlarını görmeye başladıklarını anlatarak “Temmuzdan sonra özellikle finansman maliyetlerinde çok önemli bir düşüş var. Bizim faiz indirimlerinin etkisini görmeye başladık.” ifadelerini kullandı.
Üretim yapan firmaların finansman maliyetlerinde 15 puana yakın bir indirimin söz konusu olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
“Bunu yansıtan var, yansıtmayan var ama artık bunu ciddi şekilde bekliyoruz. Çünkü önemli bir finansman maliyeti düşüşü var. 15 puan, 20 puan, KOBİ’lerde bu 20-25 puana kadar çıkıyor ve kredi tutarında da ciddi bir artış var. Dolayısıyla baz etkisi dışında beklentimizin biri bu. İkincisi liralaşma stratejimiz ile beraber oluşturduğumuz biraz önce saydığım arz-talep dengesi fiyat istikrarını kalıcı ve sürekli sağlayacak makro ihtiyati tedbirlerimiz, likidite ve rezerv yönetimimiz bunların hepsinin, bu süreci kalıcı olarak devam etmesini sağlayacak.”
“(Gıda enflasyonu) Düşüşü bekliyoruz, onun da bu aydan sonra yansıyacağını düşünüyoruz”
Kavcıoğlu, kasım ayı enflasyonunun yüzde 2,88’inin yaklaşık yüzde 1,5’inin gıdadan geldiğine işaret ederek “Piyasada tartışmaları da biliyorsunuz. Burada baktığımız zaman uyguladığımız politikaların sonucunu görmeye başlıyoruz. Enerji dünyada hala sıkıntılı ve nereye gideceğini kestiremiyoruz ama Türkiye’de hem sübvansiyonlar hem de Cumhurbaşkanımızın uyguladığı politikalar… Gıdada da bunun yansımasını bekliyoruz. Enerji bizim kontrolümüzde olmamasına rağmen Türkiye bu ay itibarıyla hem fiyatlarda aşağı gelme noktasında hem de kullanım anlamında hiçbir zaman arz sıkıntısı yaşamadı. Ödeme noktasında da hiçbir sıkıntı yaşamadık. Bu da rezervlerimizin gücünü gösteriyor.” dedi.
Gıda gibi bazı kalemlerde gündemde tartışılan konuların olduğunu belirten Kavcıoğlu, “Merkez Bankası Para Politikası ve bazı diğer bu konuştuğumuz ihtiyati tedbirler, arz-talep dengesi, faiz, çünkü orada da aynı faiz maliyeti 15-20 puan kadar geri geldi, 6-7 aydır. Dolayısıyla orada da aynı düşüşü bekliyoruz. Onun da bu aydan sonra yansıyacağını düşünüyoruz.” diye konuştu.
“Gıdada da bir düşüş trendi mi öngörüyorsunuz?” şeklindeki soru üzerine Kavcıoğlu, “Tabii. Bu maliyetlerin hepsi orada da yansıyacak. Bizim faiz indirimi politikamızı dünyadan eleştiriyorlar ama şu an ne kadar haklı bir noktaya geldiğimiz görülüyor inşallah ve gittikçe de görülecek.” değerlendirmesinde bulundu.
“Bütün yabancı sermayeye açığız ancak artık kurallarını biz koyuyoruz”
Türkiye’nin 2018’den sonra ciddi bir değişim yaşadığını, küresel salgın ile çok önemli yapısal değişimler yaptığını belirten Kavcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“2020’nin sonunda tekrar faiz artırım döngüsüne girdiğimizde çok ilginç bir örnektir, 15 milyar dolar civarında para geldi. Gelen parayı da kontrol etme şansınız çok yok. Bana geldiğinde devlete gitmiş mi, TCMB’ye girmiş mi? Hayır. Bankalar alıyor, bireyler alıyor, dolayısıyla sizin kontrolünüz dışında bir para. Onun için sıcak paranın geliş şeklini siz belirleyecek güçteyseniz bu önemli. Biz bütün paralara açığız. Yani portföye, bütün yabancı sermayeye açığız ancak artık kurallarını biz koyuyoruz.”
Kavcıoğlu, “Finansmana kolay erişim ve ucuz finansman konularının hangisinde sıkıntı yaşıyorsunuz?” şeklindeki soruya karşılık, hiçbirisinde sıkıntı yaşamadıklarını vurguladı.
Türkiye Ekonomi Modelinin yatırım, istihdam, üretim ve ihracat için ortaya konulduğunu anlatan Kavcıoğlu, “Hatırlarsanız ben temmuz enflasyon raporunda, 2021’de henüz faiz indirimlerine başlamamışken, ‘yeni ekonomik modelimizde artık faiz artırarak değil kalıcı ve sürdürülebilir fiyat istikrarını sağlayabilmemiz için cari fazla verecek bir ekonomiyi sağlamamız gerekiyor’ demiştim. O günlerde de cari fazla vererek geldik.” diye konuştu.
Kavcıoğlu, Türkiye’nin kafasını biraz kaldırıp da önünü görmeye başladığında döviz kuru hareketlerinin ve yapısal çarpıklığın Türkiye’ye hep engel olduğunu kaydederek, “Aslında 2018’de başlayan, bizim de bunun üzerine koyarak devam ettirdiğimiz bu Türkiye Ekonomi Modeli, kendi sermayesini ve kendi kaynağını da yaratan sisteme döndü.” açıklamasında bulundu.
“Tüm faiz oranları artık birbirine yakınsamış durumda”
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, 2016’dan 2022’nin başına kadar 1,2 trilyon lira kredi kullandırıldığını belirterek, “2022’nin 10. ayının sonu itibarıyla 1,5 trilyon lira kredi kullandırmışız. Yani 2016’dan 2022’ye kadar kullandırdığımız krediden daha fazla krediyi kullandırmışız. Bu çok önemli.” ifadesini kullandı.
Kredi maliyetlerinde yaşanan düşüşlere işaret eden Kavcıoğlu, şu bilgileri verdi:
“Tüm faiz oranları; devletin borçlanma faizi, Hazinenin borçlanma faizi, piyasa faizi ve politika faizi artık birbirine yakınsamış durumda. Türkiye’de faiz indirimine gittikten sonra bizim yeni liralaşma strateji içerisinde politika setimizi biraz önce söyledim. Bütünleşik politika çerçevesi içerisinde bunu zaten biz deklare ettik. Bu yılki Para Politikası Kurulu metninde bunların hepsinin detaylı yol haritasını açıklayacağız. Yani, ‘faiz inmedi, bunu böyle yapalım, faiz insin’ şeklinde değil. Bu zaten baştan beri dünyanın bütün ülkelerinin uyguladığı bir şey. Japonya’ya, İngiltere’ye, Amerika’ya, Almanya’ya bakın. Dünyanın hangi ülkesine bakarsanız onların da bu makroihtiyati tedbirlerle bu politikaları uyguladığını görürsünüz. Bizim eksikliğimiz buydu.”
Kavcıoğlu, makroihtiyari tedbirleri vatandaşın ve piyasanın lehine aldıklarını, bu kararları almamaları halinde sürecin kendilerini başka yerlere götürebileceğini belirtti.
“KOBİ’lere, yatırım yapacaklara ve ihracatçılara kredide hiçbir tedbir yok”
Şahap Kavcıoğlu, kredilerin nereye gittiğine dair bir soru üzerine, faizleri indirerek, üretimi artıracak ve cari fazlayı sağlayacak politikaları uygulayacaklarını, bu konuda tavizlerinin olmadığını söyledi.
Kredilerin doğru yere gitmesi için zaman zaman sözlü yönlendirmeler, bazen de makroihtiyati tedbirler aldıklarını anlatan Kavcıoğlu, bankalarla bu alanda sık sık görüşmeler yaptıklarını bildirdi.
Kavcıoğlu, kredilerin çok da doğru yerlere gitmediğini tespit ettiklerini kaydederek, “Ondan sonra haziran ve temmuz ayında makroihtiyati tedbirleri uygulamaya başladık. Buradaki amaç kredileri kısmak değil, kredilerin selektif olarak hedefli kredi noktasında uygulanması. İstediğimiz yere, hedefli bir şekilde… Çünkü ben faizi düşürmüşüm. Düşük faizle alınan ve dövize, stoka giden bir paranın ülke ekonomisine o kadar da bir katkısı olmadığını zaten yaşadık. Dövize gittiğinde daha da sıkıntı yaşadık.” diye konuştu.
Ucuz bulunan paranın daha fazla stoka gitmesinin zaman zaman sıkıntı yaşatabileceğinden bahseden Kavcıoğlu, şu anda yurt dışında ham madde ve ara malı fiyatları ile navlun ücretlerinde düşüş yaşandığını bildirdi.
Kavcıoğlu, düşüşlerin bu nedenle gecikmeli olarak fiyatlara yansıdığını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Normalde bunların hemen fiyatlara yansıması lazım ama siz yüksek maliyetlerle stok yaptığınızda, üretim yerine dövizde kalayım, döviz artacak şeklinde eski alışkanlıklarla hareket ettiğinizde fiyata yansıması gecikti. Şimdi biz ne yaptık? Makroihtiyati tedbirlerle, finansmana ihtiyacı olmayan firmaların düşük faizli kredilerden yararlanma şansını zayıflattık. Bankalara belirli limitler koyduk. ‘Kendi müşterini kendin seç, ona göre bu kredileri ver’… Diğer taraftan KOBİ’lere hiçbir kısıtlama yok. Hiçbir ihtiyati tedbir yok. Bütün bankalar için geçerli. Yatırım kredilerinde hiçbir kısıtlama yok. Yatırım yapacak kim olursa olsun. Zaten Merkez Bankasının Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı düşük faizli, şu an 7’ye kadar faiz geliyor, 2 yıl ödemesiz 10 yıl. İthal ikamesi, ihracat ve teknolojik yatırımlara ağırlık veriyoruz. İhracatçılara da hiçbir kısıtlama yok makroihtiyati tedbirlerde.”
“Maliyetler daha da aşağıya gelecek”
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, şu anda büyük firmaların çoğunun tahvil ihraç ederek finansman sağlamaya başladığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Doğru şekil bu. Dünyada da bütün firmalar, özellikle büyük firmalar sermaye piyasasını kullanarak kendilerine daha uzun vadeli ve daha ucuz finansman sağlarlar. Yurt içinden, yurt dışından… Şu an Türkiye’de liste bayağı uzun. Geçen yine yatırım yapan bir firmamız 200 milyon avro yurt dışından tahvil ihraç ederek para getirdi. Dolayısıyla amaçladığımız şeyleri takip ediyoruz, uyguluyoruz. Uygulanmasını da takip ederek yönlendiriyoruz. Doğrusu bu. Süreç içerisinde bunun süresi de vadesi de artacak. Maliyetler daha da aşağıya gelecek. Faiz indirimlerimiz ve makroihtiyati tedbirlerle beraber şu anda politika faizi çok iyi bir noktada olduğu için bu firmaların bazen bizim bir tık üzerimizde sermaye piyasası yoluyla borçlanması söz konusu.”
“Merkez Bankasının rezervlerini çeşitlendirdik”
Şahap Kavcıoğlu, 2021-2022’de arz, enerji ve tedarik zinciri şokları yaşandığını belirterek bugün talep dışında bir enflasyon baskısı olduğunu, dünyada artık faiz artırımlarının bu işi çok da çözemeyeceğinin konuşulduğunu söyledi.
Dolar endeksinin güçlenmesinin, dünyadaki finansal sıkıntıların sonucu olduğunu anlatan Kavcıoğlu, “Ülkelerin hepsinin kura müdahale ettiğini biz biliyoruz. Tutar açıklamıyorlar. Bilançolarından yaklaşık olarak yorum yapılıyor. Bazıları daha sonra açıklıyor, farklı bilanço yapıları var merkez bankalarının… Biz faiz indirimine başladığımızda 90’larda olan dolar endeksi 115’lere kadar çıktı.. Avro/dolar paritesi 1’in altına, neredeyse 2002’deki başlangıç noktasına geldi. Bu gelişmeleri göz ardı ederek ‘Yok akşam alıyorsunuz, satıyorsunuz’ falan… Dünyanın ne yaptığına bakın. Dünyada 2022’nin başından bu yana rezervi artan tek merkez bankası TCMB’dir.” değerlendirmesinde bulundu.
Şahap Kavcıoğlu, rezervlerini, bütünleşik bir politika çerçevesi uygulamaları sayesinde güçlendirdiklerini vurgulayarak “Merkez Bankasının rezervlerini çeşitlendirdik. Bugün TCMB artık her gün rezerve katkı yapan, çeşitli kaynaklardan rezerv oluşturan bir merkez bankası haline geldi.” ifadelerini kullandı.
“Bugün TCMB, sahip olduğu altın rezervi ile dünyada ilk 5’e giriyor”
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, altın rezervlerini de güçlendirdiklerini belirterek yıl sonu için toplam altın rezervleri açısından 800 tonun hedeflendiğini, şu anda yaklaşık 770 ton altın rezervi içerisinde Merkez Bankasının kendi mülkü olan altının payının arttığını bildirdi.
Yaklaşık 150 ton altının Merkez Bankası sahipliğine geçtiğini aktaran Kavcıoğlu, “Bugün TCMB, sahip olduğu altın rezervi ile dünyada ilk 5’e giriyor. Dolayısıyla TCMB’nin gücünü konuşurken bunların hepsini göz önüne almak lazım. Biz, doğru olanı yapıyoruz.” dedi.
Kavcıoğlu, “Gece yarısı yasa dışı döviz alım-satım iddialarını nasıl karşılıyorsunuz?” sorusunun yöneltilmesi üzerine de “Yasa dışı işlemden kastını bilmiyoruz. Bunlar çok kulağa hoş gelen ifadeler değil. 3 tane banka birbiri ile alıp-satarken nasıl oluyor bilmiyoruz. Bu bir teknik. Geçen sunum yaptılar, TCMB’de çalışan arkadaşlarımız oradaydı. Onlara sorsalardı, en azından nasıl olduğunu, böyle bir şey varsa nasıl yapıldığını öğrenirlerdi.. Bu arada bu da bir suç değil. Kura müdahale etmek de bir suç değil. Türkiye’de daha önce döviz alım-satım ihaleleri ile müdahaleler yapılıyordu. Bunun çok sonuç vermediği yıllar içinde görülünce 2017’de farklı işte Hazine üzerinden, onların arka kapı dediği ki; arka kapı niye oluyor? İşlemin türü belli…” diye konuştu.
“İhtiyaç olursa dövize müdahale yapılır”
Şahap Kavcıoğlu, kamu bankaları üzerinden dövize müdahale iddialarına da yanıt verdi.
Piyasada, kamu ile yerli ve yabancı birçok özel banka bulunduğunu belirten Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
“Döviz alım-satım ihalelerinin serbest olarak sonuç vermemesinin nedeni; alan banka pozisyonda tutuyor. ‘Siz niye aldınız, niye pozisyonunuzda tutuyorsunuz?’ diyemezsiniz. Sattığınız paranın piyasaya girmesi lazım ki; kurun üzerinde bir etkisi olsun. Kamu bankası olduğu zaman, kamu bankasına o parayı sattırıyorsunuz ama özel bir bankaya bu parayı, piyasaya müdahale gibi olur, sattıramazsınız. O gün yapılan şey bu. Bir de kamu bankası zaten Hazine’nin ajanı. Hazine’nin işlemlerini yapan banka. Dolayısıyla siz bir işlem yapacaksanız, kendi ajanınız olan, işlerinizi yapacak banka üzerinden yaparsınız. Gidip başka bir banka üzerinden yapmazsınız. Müdahaleler olur mu? Gerektiği zaman olur. Bu yıl en küçük merkez bankası bile 20-30 milyar dolarlık müdahale yapmış. TCMB de kendi içerisinde, kendi yöntemleri, uygulamaları, döviz rezervlerinin durumuna göre ihtiyaç olursa müdahale yapar.”
Kavcıoğlu, TCMB’nin bugün itibarıyla rezervlerinin 125 milyar dolar olduğunu bildirdi.
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, Türkiye’nin yurt dışındaki muhabir bankalarda tuttuğu altın rezervlerinin TCMB kasasına getirildiğinin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
“Bu Türkiye Ekonomi Modeli’nin başlangıcıdır. Berat Bey’in o dönemde… Sadece oradaki altınların getirilmesi değil. Cevherden altın alınması, altının banka içerisinde farklı şekilde alınması, yöntemleri falan hep o zamanda. Biz şimdi övünerek anlatıyoruz ama o zamandan kurulan bir yapı ve rezervin ne kadar önemli olduğu o günlerde başlıyor. Biz 2001’de, 2000 krizinde 1.775 liraya kadar çıktı dolar hatırlarsınız. Ondan sonra dolar çok aşağılara geldi. 5-6 sene 1.100-1.200 civarında gitti. 75 milyar dolar civarında, suçsa o zaman da bu suçlar işlenmiş tabii. Ben geçen eski Başkan Durmuş Yılmaz’a da söyledim plan bütçe komisyonunda. Bunlar hep olur. Merkez bankaları bu politikaları hep uygular. O dönemde 75 milyar değil de 750 milyar dolar yapsaydınız Merkez Bankasının bugün 250 milyarın üzerine rezervi olurdu. Sadece yaptıklarınız değil, yapmadıklarınızdan da sorumlusunuz.”
Kur Korumalı Mevduat
Kavcıoğlu, Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasının etkileri üzerine de değerlendirmelerde bulunarak “Kur korumalı mevduat uygulamasının Merkez Bankasına bir yükü yok. Bunun altını çizerek söyleyeyim. İsmi kur koruma ama biz döviz satın alıyoruz. Hazine’yle bizim işlemimiz farklı, karıştırıyorlar.” dedi.
Bugün borçlanmaların yüzde 25-30’lardan yüzde 9,5’lere kadar gerilediğini, bunun KKM uygulamasının bir sonucu olduğunu anlatan Kavcıoğlu, bu açıdan bakıldığında Hazine’nin de bu işten çok karlı olduğunu ifade etti.
Kavcıoğlu, KKM uygulamasının sürdürülebilir olmadığını, süreç içerisinde sona ereceğini vurgulayarak “Döviz rezervleriniz güçlü olduğu sürece sürdürülmesinde de bir sakınca yok bence ama her zaman endeksli ürünler çok da cazip ve uzun dönemli tercih sebebi değildir. Dönemine, sürecine göre ne zaman kullanıldığına göre farklı olabilir. Şu an için çok avantajlı ve bizim uyguladığımız politikalara çok destek veren bir enstrüman. Misyonu tamamladı mı? Çok keskin bir ifade. Mesela çıkışlar başladı. Biz oradaki çıkışı enflasyondaki düşüşü hissettiği zaman vatandaş göreceğiz.” diye konuştu.
“Türkiye’de hiçbir dönem mevduatlar 6 ay olmamıştır”
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, Merkez Bankasının kar amacı gütmediğini vurgulayarak “Merkez Bankasının amacı; likiditeyi ve parasal aktarım mekanizmasını iyi bir şekilde yönetmek, buna hizmet edecek bütün enstrümanları en iyi şekilde kullanmak.” ifadelerini kullandı.
Rezervlerin artması ve aktarım mekanizmasının çalışması için Merkez Bankasının bazen maliyete de katlanabileceğinden bahseden Kavcıoğlu, bunda hiçbir beis olmadığını söyledi.
Kavcıoğlu, KKM’nin piyasayı olumlu etkileyen bir işlem olduğunu yineleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Merkez Bankasına rezerv alıyorsunuz. Bu kadar para da piyasaya çıkmamış oluyor. Dolayısıyla bunun avantajı çok fazla. Birincisi ben rezerv yapıyorum. İkincisi vatandaş parasının kıymetini koruyor. Üçüncüsü de bankalar en ucuz maliyetle kaynak yaratıyoruz. Biz neden faizleri düşürdük? Bankalar buna neden fazla direnç göstermedi? Politika faizi artı 3 puan dedik. Yüzde 12 ile mevduat yapıyorsun. İlk dönemi hatırlayın yüzde 17 faizle 6 ay mevduat yapıyordun. Türkiye’de hiçbir dönem mevduatlar 6 ay olmamıştır. 35-45 arasıdır gün olarak ve daha yüksek faizle… Çünkü aradaki farkı da Hazine yükleniyor. Ben rezerv yaptığımız için maliyet dedikleri ya da orada piyasaya verdiğim paradan dolayı daha ucuz bir kaynak elde ediyor. Dolayısıyla bankalar yüzde 17 ile 1,5 trilyon toplam mevduat içerisinde uzun vadeli bir kaynak elde ediyor. Yani kur korumalı sisteme sadece bir tarafından bakmak doğru değil. Bu paranın hepsi piyasaya giriyor. Ya kağıt alacak ya da kredi verecek. Parayı öyle ya da böyle kullanacak.
“Merkez Bankasının rezervleri bugün hiç olmadığı kadar daha güçlü bir durumda”
Kavcıoğlu, Merkez Bankasının çok teknik ve bir ülkenin kalbi olduğuna işaret ederek, “Merkez Bankasını öyle her konuda oraya çekmenin bir anlamı yok. Kimseye bir şey sağlanmıyor. Bizim yaptığımız şey bu ülkeye değer katmak, ülkenin parasını güçlendirmek. Liralaşma stratejimiz bunun temeli. ‘Bu niye yapılmadı, niye eksik yapıldı?’ Niye eleştirmediklerini anlamakta sıkıntı çekiyorum. Dolarizasyonu öyle bir noktaya getirmişler ki şimdi munzam karşılıklarda TL’ye TL, dövize döviz getiriyorsun. TL’yi o kadar önemsizleştirmişler ki TL munzama bile ‘bana dolar getir’ demiş. Şimdi siz Merkez Bankası olarak TL’ye kıymet vermezseniz, doğrudur sokaktaki vatandaş da vermez, banka da vermez, başkası da vermez.” diye konuştu.
Rezerv kanallarını çeşitlendirdiklerini belirten Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Diyorlar ‘eksi swap rezervi şu kadar’ diye. Sen bunu zaten farklı şekilde yapıyordun, bunu yazarken utanman lazım. Şimdi bunları çıkıp konuşmuyoruz ama burada fırsat verdiğiniz için… Merkez Bankasının rezervleri bugün hiç olmadığı kadar daha güçlü bir durumda. Yıllarca bu rezerv kaynaklarını kullanmamış, Merkez Bankasına rezerv yapmamış arkadaşların çıkıp bugün kapı kapı dolaşıyorlar swap anlaşması falan çok ayıp. Yani dikkate almıyoruz ama hani vatandaşlarımız duyuyorsa bu çok anlamsız, hiçbir anlamı yok karşılığı da yok. Biz bugün Merkez Bankası olarak rezerv kaynaklarımızı çeşitlendiriyoruz, çeşitlendirmeye devam ediyoruz. Küresel bir Merkez Bankası haline geliyoruz. Artık diğer ülkelerin deposunu, altının tuttuğu güvenilir bir Merkez Bankası haline geldik. Birçok ülkeyle görüşüyoruz. Depo da yapıyorlar, altınlarını da getirmek istiyorlar. İstanbul Finans Merkezi ile Cumhurbaşkanımız inşallah yılın ilk aylarında açılışını yapacak.”
Şahap Kavcıoğlu, Merkez Bankasının birimlerinin büyük kısmının İstanbul’da olduğunu, yıl sonu, yılbaşı gibi yeni binada olunacağını söyledi.
Türkiye’nin küresel bir güç olarak dünyaya açılan pencere olduğunu aktaran Kavcıoğlu, “Türkiye’nin bugün 4 saat diyorlar, ama 4 saatten daha yakın, 2 saatte bile Türkiye’nin ulaşabileceği sermaye çok daha fazla ve onlar farkında değil Türkiye buna ulaşmış durumda. O ülkeler paralarını da yatırımlarını da Türkiye’ye getiriyor. 10-20 sene önce yine 2 saat mesafe değil miydi? Niye 1 lira yatırımları yoktu. Türkiye bunu aşmış durumda. Türkiye kendi coğrafyası içerisinde şu an kural koyan güç, kural belirleyen güç. Finans olarak da öyle. İstanbul Finans Merkezi’nin yapılmasının altında yatan önemli sebep o. Eğer finansta da küresel bir güç değilseniz başaramazsınız.” diye konuştu.
“Şu ana kadar 500’ün üzerinde firma yatırım kredisi kullandı”
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, TL’ye itibar kazandırma stratejisinde gelinen noktaya ilişkin bir soru üzerine, bu konuda aldıkları kararlardan ve geçmişte uygulanan yanlış politikalardan bahsetti.
Türkiye’nin geçmişte aldığı kararlarla özellikle TCMB kanalıyla müthiş bir dolarizasyona sokulduğunu dile getiren Kavcıoğlu, banka bilançolarındaki döviz oranlarının çok yüksek olduğunu, geldiklerinde bu anlayışı yıktıklarını söyledi.
Kavcıoğlu, Liralaşma stratejilerinde rastgele değil kuralları koyarak ilerlediklerini, rezerv azalmasını göze aldıklarını kaydederek, “TL’ye güveni artıracağız’ dedik. Bu yol taşlı, zor, engebeli. Yaşadığımız şeyler de oldu. Reeskont kredilerinde hala şikayetler oluyor, ‘kullanamıyoruz’ gibisinden. Geçenlerde bir iş adamı ile konuşmamızda diyor ki, ‘Kimse döviz çeki kullanmıyor artık’. Burası politikalarımızın geldiği bir nokta.” şeklinde konuştu.
Dolarizasyonun kırıldığını anlatan Kavcıoğlu, TCMB kaynaklı 2 yıl ödemesiz, 10 yıl vadeli, yüzde 7’ye kadar düşen faiz oranlarıyla TL kredisi verdiklerini, bunun Liralaşmaya büyük katkı sağladığını vurguladı.
“Siz hatırlıyor musunuz yüzde 9 sabit faizle 10 yıl vadeli TL kredi yatırımlarda? Ben 30 yıllık bankacıyım hatırlamıyorum.” diyen Kavcıoğlu, bu kredilerin kullanılıp kullanılmadığına yönelik soruya karşılık şu cevabı verdi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız geçen hafta açıkladı. Ağırlıklı kamu ve kalkınma bankaları üzerinden yerinde kullandırıyoruz. Şu ana kadar 500’ün üzerinde firma yatırım kredisi kullandı. Hani diyorlar ya yandaşlara kredi falan… Daha da ilgincini söyleyeyim. Bu kredilerle şu an 62 ilde yatırım yapıldı. 81 ile yaydığımızda amacımıza ulaşacağız. Liralaşma ve üretim maliyetlerini düşürme noktasında ne kadar önemli olduğunu süreç içerisinde daha iyi göreceğiz.”
Kavcıoğlu, reeskont kredisinin ihracatçı için avantajlarından ve Liralaşma stratejisine sunduğu katkılardan bahsetti.
“Net hata-noksanın birçok nedeni var ama söylendiği şekli ile alakası yok”
Şahap Kavcıoğlu, ödemeler dengesi içindeki net hata-noksan konusuna değinilmesi ve “kaynağı belirsiz döviz girişi var” şeklindeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine, şu açıklamalarda bulundu:
“Bu işleri bilmemeleri mümkün değil. Bu işler içerisinde çalışmış arkadaşlar var. Siyaseten bu şekilde yaparak zor durumda da kalıyorlar. Danışmanları noktasında sıkıntı olduğunu düşünüyorum. G20 ülkelerinin net hata-noksanı bakın burada. (2022’nin ilk 6 ayında) Bizim 13,8 milyar dolar net hata-noksan olduğumuz dönemde ABD 159,3 milyar dolar, Almanya 88 milyar dolar, İngiltere 68,8 milyar dolar… Böyle gidiyor. Bankacılık kurallarının çok sıkı olduğu üç ülkeyi karşılaştırmak için gösterdim. Net hata-noksanın öyle anlatıldığı gibi kara para, esrar, eroinden falan kaynaklanması bunlar bir ülkeyi yönetmeye aday veya siyaset yapmayı düşünen insanların kullanacağı kelimeler değil. Bu tablo yeni bir tablo da değil. Geçen yıl bizim ilk net hata-noksanın arttığı dönemde 10,5 milyar dolar civarında. Şu an ne kadar biliyor musunuz 2021’i? 1,3 milyar dolar. Ne oldu nereye uçtu? Net hata-noksan nereden kaynaklanıyor oradan bakmak lazım.”
“Türkiye’ye kaynağı belirsiz döviz girişi olmaz”
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, “Türkiye’ye kaynağı belirsiz döviz girişi var mı?” sorusuna karşılık, “Türkiye’ye kaynağı belirsiz döviz girişi olmaz. Turizmin çok yoğun yaşandığı bir ülkeyiz. Hem kendi vatandaşımızlarımızın gelip harcama yaptığı bir ülkeyiz. Her vatandaşımız 500 avro harcasa bunun karşılığı kayıtlı değil. 10 bin avro ile de gelebilir. Net hata-noksanın birçok nedeni var ama bu söylendiği şekli ile alakası yok.” diye konuştu.
Kavcıoğlu, dünyada Rus ve Ukraynalı turistlerin geldiği tek ülkenin Türkiye olduğunu, Rusların neredeyse hiçbir ülkeye gitmediğini kaydederek, şunları anlattı:
“Bu insanlar kartla harcıyordu. Siz kartı yasakladığınızda nasıl harcayacaklar paralarını? Nakit harcayacak. Bunu anket usulüyle izleyebilirsiniz. Sadece bizim turizmde anket usulüyle yapılan turizm seyahat gelirlerini düzenlemeden 5 milyar dolara yakın bir düzenleme oldu. Bunu bile farklı şekilde eleştiriyorlar. Bu yeni değil, her dönemde yapılan bir şey. “
Kavcıoğlu, kısa vadeli borçlarla ilgili geçen yıl yaptıkları düzenlemeyi anımsatarak, kısa vadeli borçlarla ilgili rakamlarda yaşanan farklılıkların sebeplerini anlattı.