Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy Türkiye’de 10 ili etkileyen deprem felaketi sonrası operatörlerin etkin çalışmaması konusunda açıklamalarda bulundu.
Bloomberg HT’nin sorularını cevaplayan Aksoy, baz istasyonlarının binalar üzerinde olmasının gerektiğini ayrıca bölgedeki elektrik kesintisinin de baz istasyonlarının çalışmasını engellediğini, kesintilerde kullanılan jeneratörlerin dayanma süresinin 4 saat olduğunu belirtti.
Aksoy’un konuşmasında öne çıkanlar şöyle;
Yüzyılın en büyük trajedisini yaşıyoruz. Biz de 27 çalışma arkadaşımızı kaybettik onlara da rahmet diliyorum. Ulus olarak gerçekten de çok büyük acı içindeyiz. Böyle bir durumda iletişim çok kritik. Neler yaşandığını ben sizlerle paylaşmak istiyorum…
Tüm operatörler olarak bölgede 8 bin 900 istasyonumuz var. Vodafone olarak 3 bin 50 baz istasyonumuz var. Baz istasyonları kule ve bina üstü olmak üzere iki türdür; kule baz istasyonları genelde yol kenarlarında veya yüksek tepelerde gördüğümüz nüfus yoğun olmayan alanlarda kullanılan kule istasyonlarıdır. Bu istasyonların hiçbirisi yıkılmadı. Bizim bölgedeki istasyonlarımızın yarısı kule istasyondur. Bina üstünde olan baz istasyonlarımızın önemli bir kısmı yıkıldı veya hasar gördü.
“Bina üzerindeki istasyonlar ya yıkıldı ya da hasar gördü”
Peki “Neden bina üzerine yapıyoruz?” sorusu çok geliyor, GSM teknolojileri gereği baz istasyonları binaların üzerinde bir örümcek ağı gibi bir arı peteği gibi birbirlerini görmek zorunda ve nüfus yoğunluğu alanda kapsama bina üstündeki teknolojilerle ve baz istasyonları ile olabiliyor. Bütün dünyada bu böyle Japonya’da da Endonezya’da da Amerika’da da yani deprem riski yüksek olan ülkelerde de baz istasyonları da binaların üzerinde olmak durumunda.
Bina üzerindeki baz istasyonları ya yıkıldı ya da hasar gördü. Üç ilde 500’den fazla baz istasyonu ağır hasar gördü yıkıldı veya kullanılmaz hale geldi birinci sebebi budur. İmar kanunlarına göre 5809 no’lu Elektronik Haberleşme Kanuna göre ruhsatları alınarak buralara yapılıyor. Binaların yüksek olmadığı yerlerde elektrik direkleri gibi alanlar da baz istasyonları olarak kullanılabiliyor ancak nüfusun çok yoğun olduğu yapılaşmanın yoğun olduğu yerlerde maalesef GSM teknolojileri gereği dediğim gibi dünyanın her yerinde baz istasyonları binaların üzerinde olmak zorunda.
“Baz istasyonlarındaki jeneratörlerin dayanma süresi 4 saat”
Baz istasyonlarındaki elektrik kesintisinin aksamalara sebep olduğunun altını çizen Aksoy, “Tüm baz istasyonları elektrikle çalışıyor ve bölgede böyle bir afet durumunda elektrik kesintisi oldu. Elektrik kesintilerinde baz istasyonlarında jeneratörlerin devreye sokuyoruz ancak jeneratörlerine dayanma süresi 4 saat bunun daha üstü yok daha büyük jeneratörler var ama bunlar baz istasyonları desteklemiyor. Baz istasyonu destekleyen jeneratörler kapasitesi 4 saat ve her 4 saatin sonunda istasyonlarına yakıt takviyesi yapılması gerekiyor. Böyle büyük bölgede böyle büyük bir yıkım da lojistik zorluklar da ortaya çıkıyor bölgede 450 tane arkadaşımız ilk günden itibaren sahada çalışıyor hem yakıt takviyesi yapmak için hem bölgedeki baz istasyonlarına onarmak için” diye konuştu.
“İstasyonların kent içinde bina üzeri olması iletişime zarar verdi”
Mobilize ekiplerin deprem sonra bölgeye sevk edildiği bilgisin veren Aksoy, şöyle devam etti:
“Bir kule baz istasyonu 35 kilometrelik alanda kapsam sağlayabiliyor ama şehir içindeki baz istasyonları nüfus yoğunluğu bölgelerde en fazla 1 km gidebiliyor bazı durumlarda 200 metreyi düşüyor dolayısıyla bu baz istasyonları birbirini görebilecek şekilde şehirde binaların üzerinde olunca iletişim kesintisine sebep oldu. İlave olarak yapılabilecek mobil baz istasyonları var. Deprem protokolü gereği deprem olduğu andan itibaren bizim altyapı operasyon merkezimiz ayağa kalkıyor. Bölgedeki çalışma arkadaşlarımızın da zarar görme ihtimali olduğu için bölge ekipler mobilize ediliyor ve istasyonlar bölgeye sevk edildi.
Üç operatör olarak ilk anda 241 tane istasyon bölgeye gönderildi bunların ortak olarak kullanılmaya da başlandı ancak orada da bir zorluk vardı lojistik zorluklar bölgeye ulaşım gerekli noktalara ulaşılması ve elektrik sorunu olduğu elektriğin stabil bir şekilde bulunması veya jeneratörlerin sürekli yakıt takviyesi yapılması gerekiyor.
“Dört şeye ihtiyaç var: Elektrik, yakıt, kritik personele geçiş önceliği ve riskli binaların önceden bildirilmesi”
Belli protokollere uyularak baz istasyonlarının kurulduğunu belirten Aksoy, “Biz sektör olarak regüle edilen bir sektörüz. Hem normal zamanda hem de afet zamanında bir protokol var ve bu protokole göre regüle edilen bir sektör bunun dışında afet programlarına uçtan uca değerlendirmek lazım.
Herhangi bir depremde bizim dört tane şeye ihtiyacımız var; birincisi elektrik önceliği, ikincisi yakıt önceliği, üçüncüsü kritik personelimize geçiş önceliği, dördüncüsü de riskli binaların önceden bildirilmesidir.
Türkiye’de afet koordinasyonunu yapan kurumlarda her türlü bilgi var. Tabii buna göre imar kanuna göre ruhsat aldığımız kamu otoritelerinin verdikleri ruhsat üzerinde faaliyet gösteren Türkiye’de üç operatörle birlikte bizim tüm baz istasyonlarımız 5 binden fazla, bunların hepsi ilgili kurum tarafından ruhsatlandırılan ve imar izni oturma açık iskan olan yerlerdeki baz istasyonlarıdır.
Türkiye genelinde kendi şirketim için söyleyeyim yüzde 50’si kule yüzde 50’si ise bina baz istasyonudur.”
“Afet durumunda internet tabanlı servisler kullanılmalı”
Afet bilinçlendirmesinin çok önemli olduğunu söyleyen Aksoy “Hemen anında internet tabanlı servisleri kullanmaya başlamalıyız. Mesajlaşmalarımızı ve aramalarımızı whatsapp gibi internet tabanlı servisler üzerinden vermemiz gerekiyor. Bu data tüketimini, baz istasyonlarındaki trafiği azaltıyor, iletişimi daha mümkün hale getirmiş oluyor. Bunun yanında tabii ki ihtiyaç halinde ve gerektikçe kullanmamız gerekiyor” dedi.
Aksoy “Güneş enerjisi baz istasyonlarında şu anda da kullanılıyor. Öte yandan baz istasyonlarının, binaların hepsinin üstüne solar enerji panelleri kurmak çok mümkün değil. Biz şu anda Türkiye’de tüm enerjimizi yenilenebilir enerji kaynaklarından kullanıyoruz; ama az önce bahsettiğim koşullarda, yıkım durumunda bu panellerin de kullanımı çok mümkün olmuyor. Mahalle tamamen çökmüş, mahallenin üzerindeki tüm baz istasyonları çökmüş. O mahalleye uzaktaki bir baz istasyonundan sinyal getirmek çok zor. Orayı mobille çözebiliyoruz ve o bölgelere mobil takviyesi yapıldı; ama bu o kadar büyük bir hasarı kapatmak kolay değil” şeklinde konuştu.
“Tüm ülkede şebeke çökme riski doğabilir”
Aksoy operatörler arasında ortak altyapı kullanımının mümkün olup olmadığına dair soruya “Türkiye’de herhangi bir operatörün müşterisisiniz. Yurt dışına gittiğinizde o operatörden değil aynı sim kartınızla yurtdışındaki anlaşmalı operatörden hizmet almaya başlıyorsunuz. Türkiye’de de bu uygulansa, yani A operatörünün olmadığı yerde o hat anında B operatörüne geçebilir. Bu teknoloji olarak mümkün. Ama bu GSM teknolojilerinin çekirdek şebekesini etkileyebilecek bir şey. Buradaki risk tüm ülkede şebekenin çökmesidir. Bir operatörün eğer çekirdek şebekesi ortak altyapı kullanım sırasında hata verirse domino etkisi ile diğer iki operatörü de çökertmiş oluyor. Benim şahsi görüşüm ve kurum olarak görüşüm bu riskin alınması gerektiği yönündeydi; ama farklı görüşlere de bir yandan hak da veriyorum. Bu küçük bir risktir; ama vardır” şeklinde cevap verdi.
Aksoy sözlerine şöyle devam etti:
“Bizim 4 tane ihtiyacımız var: Elektrik önceliği, yakıt önceliği, personel geçiş önceliği ve varsa riskli bina potföyünün paylaşımı. Mümkün olduğu kadar ortak altyapıların oluşturulması gerekliliği var. Afet anında da ilk andan itibaren 3 operatör ilgili regülatör kurumla beraber ve ilgili bakan yardımcısının liderliğinde sürekli çalışıyoruz.
Şu anda çok nüfus yoğun bir bölgede benzeri bir yıkım olduğunda baz istasyonları yine yıkılacaktır, elektrik yine verilemeyecektir. Baz istasyonları binaların üzerinde olmak zorunda. Uygun alanlar olsa daha fazla kule kurulabilir. Öte yandan kule kurmak da kolay olmuyor. Kimse mahallesine kule kurdurmak istemiyor. Yerel yönetimlerin de halktan dolayı tepkisi var. Bunları da konuşmamız lazım. Bizim bölgede 3 bin 50 tane baz istasyonumuz var. Yarısı kule ve bir tanesi bile yıkılmadı. Elektrik olmayan yerlerde çalışmayanlar oldu; hasar görenler oldu az miktarda ama bunlar onarılabildi. Bina üzerinde olunca böyle bir şehir yapısı olunca ise yapacak bir şey kalmıyor. Olası bir depremde bunların tekrar yaşanmaması için elektriğin anında sağlanabilmesi lazım, yakıt önceliğinin anında verilmesi lazım, personele geçiş önceliği verilmesi lazım, riskli bina olduğunu bugün biliyorsak eğer bunların paylaşılması lazım ki biz oralara baz istasyonu koymayalım.
Kamuoyunun tepkilerine saygı duyuyor ve hak veriyorum. Umarım bundan sonra uçtan uca hep beraber daha iyi hizmet edebiliriz.”