Gelişmekte olan piyasa para birimleri için carry trade için getiri farklarından ziyade ABD faiz oranlarının mutlak seviyesi daha kritik görülüyor.
Bloomberg tarafından yapılan bir analize göre, ABD Merkez Bankası’nın faiz oranları ne kadar yüksekse, Türkiye’den Endonezya’ya kadar gelişmekte olan ülkelerde Döviz piyasalarındaki satışlar da o kadar kötü oluyor. Bu ülkelerdeki politika faizindeki mevcut seviyelerde bu duruma Fed kadar etki edemiyor.
Fed’in faiz artırım döngüsünün zirve yaptığı son yirmi yılın en sert satışları Mayıs-Aralık 2000 döneminde gerçekleşti.
ABD faizlerinin yüzde 6,5’te tutulduğu bu dönem, incelenen diğer iki döneme (Haziran 2006-Ağustos 2007 ve Aralık 2018-Haziran 2019) kıyasla en yüksek seviyeydi.
Ancak bu dönem aynı zamanda Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye gibi ülkelerin sunduğu getiri primlerinin de en yüksek olduğu dönemdi.
Bloomberg analizinde bu dönemlerle mevcut dönemde yaşananlar karşılaştırıldığında tarihin tekerrür etme riski olduğu ortaya çıkıyor.
Türk lirası neler yaşamıştı?
Bloomberg’in Fed’in politika faizinin yüksek olduğu önceki dönemlere ilişkin yaptığı analizine göre Mayıs ve Aralık 2000 arasında, analiz kapsamında yer alan tüm gelişmekte olan ülke para birimleri dolar karşısında önemli ölçüde zayıflamıştı.
O dönemde en kötü performans gösterenler Endonezya yüzde 26 kayıpla Endonezya rupisi, yüzde 16 kayıpla Güney Afrika randı ve yüzde 14 düşüşle Türk lirası olmuştu. Bu üç para biriminin lehine işleyen cazip carry ve olumlu getiri farkları o dönemde para birimleri için etkili olamamıştı.
Fed’in politika faizinin yüzde 5,25 olduğu Haziran 2006-Ağustos 2007 döneminde ise para birimleri daha iyi performans göstermişti.
Bu dönemde sadece Güney Afrika randı, Endonezya rupisi, Brezilya reali ve Türk lirası beklenenden daha yüksek carry oranlarına rağmen düşmüştü.
Türk lirası o döneme yüzde 20’den fazla değer kaybıyla başlamış ancak dönemi değer kazanarak tamamlamıştı. Türk lirasının o dönemdeki direnci kısmen emtia patlaması ve güçlü Çin ekonomisinden kaynaklandı. ABD’de sub-prime mortgage krizinin başlamasının ardından doların zayıflaması da bunda rol oynamıştı.
Fed’in politika faizi en son Aralık 2018 ile Haziran 2019 arasında yüzde 2,5 ile zirve yapmıştı. Türk lirası ve Brezilya reali, getiri farkları emsalleriyle aynı seviyede olmasına rağmen en büyük darbeyi alan para birimleri olmuştu. Bloomberg’in analizine göre bu iki para birimindeki düşük performans, iki ülkenin büyük ikiz açıklarıyla ilgiliydi. Ancak o zaman bile bu iki para birimi dolar karşısında sadece yaklaşık yüzde 3 değer kaybetmişti.
Tarih tekerrür edecek mi?
Önceki dönemlere ilişkin bu veriler söz konusuyken Bloomberg ekonomistler tarihin tekerrür edebileceği düşüncesinde.
Son dönemdeki daha sınırlı baskı, Fed ile ilgili bu tür durumlarda Fed faizlerinin mutlak seviyesinin gelişen para birimleri için ne kadar kritik olduğunu gözler önüne seriyor. Bu durum para birimlerinde carry cazibesinden daha önde görünüyor.
İncelenen her üç dönemde Türk lirasının en yüksek getiri primine sahip olmasına rağmen en çok düşen veya zayıf başlayan para birimi olması bu kapsamda dikkat çekici verilerden biri olarak değerlendiriliyor.
Bu durum, Fed faizleri belli bir seviyeyi aştığında gelişmekte olan piyasalara yönelik iştahın hızla kaybolduğunu gösteriyor.
Bloomberg’in en likit sekiz para birimini incelediği analizi, Güney Afrika ve Endonezya gibi yabancı sermayeye aşırı bağımlı ülkelerin yüksek ABD faizlerine karşı en savunmasız ülkeler arasında olduğunu da gösteriyor.
Bu baskının son örneğinde Endonezya Merkez Bankası, enflasyon kontrol altında olsa da para birimini korumak için geçen ay faiz artırımına giderek piyasaları şaşırttı.
Fed mevcut sıkılaştırma döngüsünün sonuna yaklaşırken Türk lirası, Güney Afrika randı ve Endonezya rupisi en büyük riskle sahip para birimleri olarak öne çıkıyor.
Buna karşılık, Şili pesosu da dahil olmak üzere Latin Amerika para birimleri, iyi yönetilen enflasyon ve sunmaya devam ettikleri cazip carry sayesinde daha iyi performans göstermeye hazır görünüyor.