ANKARA (AA) – Fidan, katıldığı televizyon programında, dış politika gündemini değerlendirdi, soruları yanıtladı.
Türkiye’nin seçim dönemlerinde demokrasi şöleni yaşadığını, bunun devlet olarak en önemli güç kaynaklarından biri olduğunu belirten Fidan, “Türkiye’nin bölgesinde demokrasiyle yönetiliyor olması, seçimlerin her hal ve şartta sürekli yapılıyor olması büyük bir dinamizmle ve canlılıkla bu bizim için çok büyük bir kazanç.” ifadesini kullandı.
Fidan, seçim dolayısıyla gittiği illerde büyük bir coşku olduğunu aktararak, “Herkesin aday çıkartabilmesi, Türkiye’de demokrasinin canlı olması aslında dış politika açısından bizim dünyaya vermemiz gereken önemli bir marka, değer diye düşünüyorum.” diye konuştu.
Demokrasinin beşiği olarak gösterilen ülkelerde, genellikle seçimlerin iki veya üç partiyle yürütüldüğünü söyleyen Fidan, oy pusulasında fazla adayın yer almasını kıymetli bulduğunu vurguladı.
Fidan, seçim gündeminin yanı sıra ilerleyen günlerde nükleer zirve için Brüksel’e ziyaret düzenleyeceğini bildirdi.
“Irak’ta son yıllarda geliştirdiğimiz bir sistematik temas trafiği var”
Irak’ta hem arazide hem siyasette masadaki çalışmaların önem arz etmekte olduğunun altını çizen Fidan, “Irak’ta aslında son yıllarda geliştirdiğimiz bir sistematik temas trafiği var. Özellikle güvenlik alanlarında ve diğer alanlarda.” dedi.
Fidan, Irak’ın son 20 yılda işgal, iç savaş, terörle mücadele gibi konularla zor zamanlardan geçtiğini vurgulayarak, son 4-5 yıldır ilk defa gerçek manada savaşsız, belli miktarda normalleşmiş, artık siyasetin gereklerini yapabilecek bir duruma ulaştığını dile getirdi.
Türkiye’nin Bağdat’ta bulunan bütün hükümetlerle, onların kendi şartları çerçevesinde uyumlu çalışmaya özen gösterdiğini söyleyen Fidan, “Muhammed Şiya es-Sudani hükümetiyle de elimizden geldiğince uyumlu çalışmaya gayret ediyoruz. Onun özellikle Irak’a yönelik kalkınma hamlelerine, hizmet çabalarına destek veriyoruz.” diye konuştu.
Fidan, Irak’ın iç karışıklık ve çatışmalardan ötürü halkına temel hizmetleri götürmede başarısız bir ülke olduğunu belirterek, PKK’nın Irak’taki bu karışık ortamdan faydalanarak oradaki mevcudiyetini kalıcı hale getirdiğini, pozisyonunu geliştirdiğini kaydetti.
Türkiye’nin arazide yoğun mücadele içerisinde olduğuna işaret eden Fidan, “Hem silahlı kuvvetler hem istihbarat olarak yapılan çalışmalar var. Bunun bir de stratejik ve diplomatik çerçevesini çizerek aslında Iraklıları da buna ortak etmenin bir yolunu bulmak gerekiyordu.” ifadesini kullandı.
Fidan, Türkiye’nin temel mesajını dile getirerek, şöyle devam etti:
“PKK her ne kadar kendisini Türkiye’nin ve Türk bütünlüğünün düşmanı olarak ilan etse de Türkiye’de bir santimetrekare bile çok şükür toprak kontrol edemiyor ama buna mukabil Irak’ta ve Suriye’de çok büyük geniş yerleri işgal ediyor, başkalarının desteğiyle. Şimdi bu şunu gösteriyor; aslında tırnak içinde kendilerini misafir eden ülkelerin düşmanı olmuş durumdalar.”
PKK’nın, Irak’a ve Suriye’ye daha fazla zarar verdiğine dikkati çeken Fidan, bunun etkileyici bir argüman olduğunu ve bu zamana kadar Irak’taki bütün makamlarla samimiyete ve kişisel dostluklara dayalı geliştirilen temaslar neticesinde bir noktaya ulaşıldığını kaydetti.
“Güvenlikle ilgili sorunların ortadan kalkması gerekiyor”
Irak’ın PKK’yı yasaklı örgüt ilan ettiğini hatırlatan Fidan, bunun çok önemli olduğunu, önce kendi içindeki tehdidi tanımlaması ve onun etrafında gerekli gücün, gayretin ve çabanın oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Fidan, PKK ile mücadelede bu noktaya gelinmesinin önemine değinerek, şu ifadeleri kullandı:
“Biz sadece güvenlik eksenli değil ekonominin de enerjinin de ve kalkınma yolunun da içinde bulunduğu büyük bir Irak ilişkisinden bahsediyoruz. Irak ve Türkiye’nin büyük bir stratejik ortaklık geliştirdiği, ekonomik kalkınmayı, öncelediği bir gelecekten söz ediyoruz. Şimdi ekonomik kalkınmayı bölgesel entegrasyona esas alan bir ilişki türüne girdiğiniz zaman güvenlikle ilgili sorunların ortadan kalkması gerekiyor.”
Türkiye’nin bu konuda duruşunun, amacının ve söylemlerinin her zaman aynı olduğunu dile getiren Fidan, “Aslında belli bir süre sonra belki Irak, Türkiye, İran olarak da bölgesel kalkınma konularını konuşabiliriz diye düşünüyorum.” dedi.
Fidan, İran ile de PKK meselesinin, terör tehdidinin görüşüldüğünü söyleyerek, bölgesel kalkınmaya yönelik neler yapılabileceğinin de ele alındığını ve önemli olduğunu belirtti.
Türkiye’nin vizyonunu hatırlatan Fidan, şöyle devam etti:
“Bölgesel kalkınmanın olmadığı bir yerde, refahın olmadığı yerde çok ciddi miktarda toplu göçler var, kriminal faaliyetler var, terörün zemin bulduğunu görüyoruz, ciddi istikrarsızlık var. Yani Türkiye, bölgesinde istikrarı hakim kılmak için elindeki bütün dış politika araçlarını, milli güvenlik araçlarını koordineli şekilde kullanma konusunda kararlı. Bizim vizyonumuz bu.”
Fidan, güvenlik mekanizmasının özellikle nasıl devam edeceğine ilişkin devam eden bir ilişki ve işbirliği mekanizması bulunduğunu, bunu daha da kurumsallaştırmak ve daha da üst seviyeye taşımak istendiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın nisanda Irak’a düzenleyeceği ziyarete değinen Fidan, bu ziyarete kadar belli çerçevede anlaşmaları ve anlaşma taslaklarının hayata geçirilmek istendiğini vurguladı.
Fidan, üzerinde çalışılan çerçeve anlaşmasının, sadece güvenlik alanında değil enerji, su, tarım, sınır kapılarının işletilmesinin dahil olmak üzere çok çeşitli alanlarda, bölgesel işbirliğini de içeren bir anlaşma olduğunu aktardı.
“Güvenliğin” anlaşmanın bir ayağı olduğunu söyleyen Fidan, çerçeve anlaşmasının Erdoğan’ın ziyaretinde imzalanması için çalışıldığını söyledi. Fidan, “Bir mutabakat muhtırası olacak, çabamız o yönde.” değerlendirmesinde bulundu.
Irak ve Türkiye arasında yürüyen istihbari işbirliği olduğunu da dile getiren Fidan, güvenlik ve terörle mücadele eksenli, bölgesel yönetimle ve merkezi hükümetle yürüyen işbirliği alanları olduğunu söyledi.
Fidan, geçmişte Suriye, Irak arasındaki terör geçişini önlemek için merkezi hükümetle birlikte çalışıldığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Haşdi Şabi yöneticileriyle özellikle Sincar’a yönelik ne yapılabilir?’ o konu etrafında çok yoğun görüş alışverişimiz oldu. Merkezi hükümetle sınırda açık bulunan birtakım yerlerin kapatılması konusunda çalıştık. Hatta bazılarının finansmanını biz yaptık, sınırda tedbir alınması için.”
(Suriye-Irak) Sınırda örgütün geçişkenliğini mümkün kılan çok fazla zayıf ve kontrolsüz nokta olduğuna dikkati çeken Fidan, “Kuzeyden Türkiye sınırına kadar atılması gereken adımlar var. Bizim amacımız; Irak’la Suriye arasındaki sınır emniyetini tam olarak mümkün kılıp örgütün aradaki boşluğu kullanmaması.” ifadesini kullandı.
Fidan, örgütün hem Irak’taki hem Suriye’deki varlığını bir araya getirerek daha büyük bir sinerji oluşturma peşinde olduğunu, Türkiye’nin hedeflerinden birinin Suriye-Irak arasındaki geçişkenliği tamamen bitirmek olduğunu dile getirdi.
İkinci hedefin de “Irak’ta var olan örgüt yapısına yönelik tedbirlerin düşünülmesi” olduğunu belirten Fidan, Türkiye’nin terör örgütleriyle tek başına mücadele etmede ve örgütü yok etmede problemi olmadığını vurguladı.
Fidan, “Terör örgütünün kendisini içine gömdüğü diğer şehirler, köyler, onun yaşamasına, nefes almasına göz yuman sistemler, idareler, ülkeler, burada problemimiz var. Yoksa örgütün kendi kapasitesi bizim için problem değil.” ifadesini kullandı.
Irak’ın PKK konusunda büyük bir adım attığına işaret eden Fidan, Irak’ın petrol kaynakları itibarıyla zengin bir ülke olduğunu hatırlattı.
Fidan, şunları kaydetti:
“Artık Irak’taki politikacılar, siyasi partiler bölgede kalkınmaya odaklanmak istiyorlar. Biz de Türkiye Cumhuriyeti olarak, bölgede bizden daha iyi bu konuda orada ortak olamaz. Biz zaten kendi sanayimizle, ekonomimizle, endüstrimizle ayakta durmayı başaran, bu konularda ciddi mesafeler katetmiş bir ülkeyiz. En önemlisi de bizim dış politika vizyonumuz.”
(Irak’ta olası bir operasyon) “Milli İstihbarat Başkanlığımız bu noktada kesintisiz bir operasyon gayreti ve faaliyeti içerisinde”
ABD ile temaslarında Irak konusunun gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine Fidan, ABD ile görüşmelerinde gündeme gelen tek konunun “oradaki Amerikan birliklerine yönelik muhtemel bir kaza olup olmama ihtimali konusunda bir mekanizmanın kurulması ve gerekli koordinasyonun” yapılması olduğunu söyledi.
Fidan, medyada “Irak’ta olası bir operasyon ifadelerinin” kullanıldığına dikkati çekerek, “Operasyonlar kesintisiz devam ediyor. Yani Milli İstihbarat Başkanlığımız bu noktada kesintisiz bir operasyon gayreti ve faaliyeti içerisinde. Bu aslında PKK’ya alan kapatma faaliyeti.” ifadelerini kullandı.
Bu operasyonların, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok uzun zaman önce talimatını verdiği planın adım adım uygulanması ve PKK’nın alan kapatılırken, diğer taraftan şehirler ve köyler içerisinde bulunan örgüt yönetici kadrolarının da Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından bertaraf edilmesi olduğunu belirterek, örgüt tehdidi ortadan kalkana kadar bu stratejiden geri dönüş olmadığını vurguladı.
“Sen benim düşmanımı beslersen ben buna sessiz kalamam”
Bakan Fidan, “(ABD’nin) YPG’ye olan desteği bizim için bir numaralı güvenlik sorunlarından biri. Yani bu bizim için bir milli güvenlik tehdidi.” ifadelerine yer verdi.
PKK/YPG ile sınır ötesinde mücadele ederken daha büyük problemlerin ve denklemleri içerisine girmek istemediklerini vurgulayan Fidan, Türkiye’nin ABD’ye bu konuyu her fırsatta gündeme getirdiğini aktardı.
Fidan, “Şu ana kadar (ABD ile) yaptığımız diyaloglarda, geçen Amerikan ziyaretinde de açıkçası ortaya çıkan tablo; biraz daha bu konuda artık bizim endişelerimizin makes bulduğu, bunu biraz daha artık beraber konuşup yönetmemiz gerektiği konusunda bir anlayış birlikteliği var.” değerlendirmesini yaptı.
DAEŞ’le mücadele stratejisinin giderek önemini yitiren bir strateji olduğunu kaydeden Fidan, Türkiye’nin bu konuları olgunlukla konuşmaya her zamana açık olduğunu dile getirdi.
Fidan, “Biz burada Irak’ın topraklarını işgal etme peşinde, Suriye’de işgal peşinde olan bir ülke değiliz. Biz meşru hakkımızı, meşru güvenlik endişelerimizi izale etmek için askeri operasyon yapmak zorunda olan bir ülkeyiz.” diye konuştu.
ABD’nin YPG’ye desteğine dikkati çeken Fidan, “Sen benim düşmanımı beslersen bu başka bir problem. Ben buna sessiz kalamam. Senin de sessiz kalmadığın gibi. Ciddi ülkeler birbirlerine anlarlar.” ifadelerine yer verdi.
Fidan, bu konuyu daha ciddi ve koyu bir tonda vurgulamalarının ve arazide de eylemlerle göstermelerinin artık konunun belli bir tartışma aşamasına geldiğini de gösterdiğini söyledi.
Esed rejimi ve Suriye
Suriye’de Beşşar Esed rejimiyle görüşmenin gündemde olup olmadığına ilişkin soruya yanıt veren Fidan, “Biz, Şam yönetimiyle görüşmekten, sorunlarımızı veya ortada olan sorunları konuşmaktan hiçbir zaman için geri kaçmıyoruz.” dedi.
Fidan, ancak “Şam yönetiminin kendisini gözden geçirmesi gerektiğini” belirterek, “Bizim için bir numaralı öncelik, Suriye’yle ilgili konuda, Astana mutabakatının devam etmesi ve Suriye muhalefeti ile rejim arasındaki bir çatışmanın şu anda yinelenmemesi. Çünkü bu bir istikrarsızlığı, tetikleyici bir nokta olur.” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’de, İran ve Rusya ile 5-6 yıldır sağladıkları bir denge olduğunu kaydeden Fidan, bu dengeyi sürdürürken bu “savaşsızlık ortamının taraflara kalıcı siyasi çözümün de bulunması için bir fırsat olması” temennisine sahip olduklarını aktardı.
Fidan, “Mültecilerin geri dönüşü konusunda çok fazla sahici, samimi bir adım yok. Anayasal değişikliği konusunda da çok fazla yok. Bu konuda orada bir donmuşluk var. Kendi halinden memnunmuş gibi gözüken ama çok da fazla sıkıntıların içerisinde düçar bir yapı olduğunu da biliyoruz.” diye konuştu.
“Türkiye ve Amerika’nın sorunları çözme yönünde adım atması gerekiyor”
CAATSA konusuna ilişkin soruya da yanıt veren Fidan, CAATSA konusunun “zamanın ruhunu kaybetmiş durumda olduğunu” belirterek, “Şu anda zamanın ruhu daha farklı bir şeyi dikte ettiriyor. Türkiye ve Amerika’nın bir araya gelerek, kendi potansiyellerini ve müttefik olurlarsa neler beraber başarabileceklerini hatırlayarak özellikle karşılıklı çıkar ve saygı çerçevesinde sorunları çözme yönünde adım atması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Fidan, F-35 ve S-400 konusunda ise “NATO müttefiki iki ülkenin birbirine yaptırma uyguluyor olması, birbirini belli konulardan dışlıyor olması, yani bir güvenlik paktı etrafında bir araya gelmişken, tam tersine güvensizliği kurumsallaştıran bir ilişki sarmalındasınız.” değerlendirmesini yaptı.
Müttefiklerin birbirine bu türden dışlayıcı tavır içerisinde olmamalarının önemine işaret eden Fidan, bu konudaki beklentileri, milli menfaatleri koruyarak usulüne uygun şekilde anlatmaya çalıştıklarını dile getirdi.
Fidan, ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile diyaloğunun nasıl olduğunun sorulması üzerine, diyaloğunun iyi olduğunu ifade etti.
“Karadeniz gittikçe daha fazla militarize edilen bir alan olmuş durumda”
Türkiye’nin Rusya-Ukrayna arasındaki barış çabalarına ilişkin soruya yanıt veren Fidan, Türkiye’nin bu konuda barış çağrısı yapmasının “çok fark yarattığını” vurguladı.
Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “tüm liderlik kredisini kullanarak bir barış çağrısında bulunduğunu” belirterek, “Bu önemli bir şey. Bu aslında büyük bir karanlık içerisinde, büyük bir fırtınalı denizde bir deniz fenerinden gelen bir ışık gibi bir şey. Türkiye’nin gösterdiği bu karanlık ortamda, fırtınalı ortamda bir ışık var buraya gelin. Burada barış var, istikrar var, huzur var. Biz bunu savunuyoruz.” diye konuştu.
Ukrayna’da her iki tarafın savaşının da bir “yıpratma savaşına” dönüştüğüne dikkati çeken Fidan, her iki tarafta da çok kayıplar verildiğini ancak hiçbirinin kazancının olmadığını belirtti.
Fidan, Türkiye olarak bu trajediden ve savaşın bölgeye yayılma riskinden rahatsız olduklarını belirterek, “Karadeniz gittikçe daha fazla militarize edilen bir alan olmuş durumda. Balkanlara, Doğu Avrupa’ya, merkezi Avrupa’ya sıçrama riski var. Bu tehlikeli bir şey. Bizden daha fazla Avrupalıların endişelenmesi gereken bir konu.” ifadelerini kullandı.
Gazze konusu
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkin, Fidan, “Gazze ile ilgili süreç yüreklerimizi dağlamaya devam ediyor. Kafamız, kalbimiz, yüreğimiz 2,2 milyon köşeye sıkıştırılmış kardeşimizle beraber.” ifadesini kullandı.
Fidan, son günlerde Gazze’ye yapılan yardımları kıymetli bulduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin, sürecin en başından beri bu yardımları yaptığını söyledi.
Belli yardım faaliyetlerinin, yardım amacıyla yapılmadığını kaydeden Fidan, “Yürütülen trajedinin uluslararası sistemde oluşturduğu şoku, başka ülkelerin yaşadığı meşruiyet krizini azaltmak için sonradan ortaya çıkartılmış faaliyetler. Yeterli de değil, bunu bilmek insanı üzüyor. Temel amaç, oradaki insanların çektiği acının önlenmesi değil.” diye konuştu.
Fidan, deklare edilen başka yardım türlerinin olduğunu söyleyerek, bunların da başka sebepleri olduğunu aktardı.
Bakan Fidan, “Esas olan burada ateşkesin sağlanması ve bir an önce insani yardımların içeriye girmesi. Ateşkesin sağlanması için Hamas’la İsrail arasında ara bulucular vasıtasıyla yürütülen müzakerelerde belli bir tıkanma var, bu aşılamıyor.” diye konuştu.
Müzakerelerdeki söz konusu duraksama için Katar ve Mısır’ın bu konuda gerekeni yaptığını söyleyen Fidan, Türkiye’nin olumlu ve yapıcı bir rol oynamaya çalıştığını kaydetti.
Fidan, “Burada bu çabalar devam ederken Netanyahu’nun kendi geleceğini kurtarma adına bu işi bir şova çevirmesi kabul edilemez durum. Daha da vahim bir durum, Batı’nın bu konuda sessiz kalması.” dedi.
Gittikçe seslerin artmaya başladığını da vurgulayan Fidan şunları kaydetti:
“Artık iki devletli çözüm meselesi bir politik tavır olarak, fikir olarak benimsenmiş durumda, uluslararası kabul görmüş durumda. Herkes bunu kabullendi. Şimdi fikir düzeyinde kabul edilmesi önemli.
‘Daha sonra ortak eyleme dönüştürülebilmesi için, bu konuda neler yapılabilir?’ Şu anda onların çalışması ve diplomatik müzakereleri içerisindeyiz.”
“7 Şubat MİT Kumpası”
Fidan, FETÖ terör örgütünün “7 Şubat MİT kumpası”na ilişkin, FETÖ’nün kendisini belli ettiği ilk operasyonlardan biri olduğunu söyledi.
“Milli İstihbarat Teşkilatı’na geldiğimde, esas itibarıyla artık sistemin zehirli bir sarmaşık gibi FETÖ tarafından ele geçirilmeye başlandığı emarelerini görmeye başlamıştık.” diyen Fidan, terör örgütünün sistemin belli unsurlarını manipüle edip kendi lehine çevirme yolunda kullandığını aktardı.
Fidan, 2016’da FETÖ terör örgütünün sistemden sökülüp atıldığını belirterek, “Türkiye’nin düşmanlarıyla gerek içeride olsun gerek dışarıda olsun her türlü mücadeleyi Cumhurbaşkanımız gibi güçlü bir siyasi lider olduğu sürece canla başla devam ettiririz.” dedi.
“Türkiye’nin artık kendi stratejik zihin seviyesini çok yukarılara çıkartarak kendi milli güvenlik kabiliyetlerini ileriye taşıdığı bir noktaya gitmesi lazım.” diyen Fidan, şunları kaydetti:
“Mevcut milli güvenlik sistemi, istihbarata dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerin imkan, kabiliyet ve oryantasyonu, istihbaratın imkan, kabiliyet ve oryantasyonu NATO’ya üyeliğimizden sonra dizayn edilmiş bir alan.”
Muhabir: Muhammet Tarhan,Sümeyye Dilara Dinçer