İSTANBUL (AA) – GÜLÇİN KAZAN DÖGER – İsrail'in Lod kenti olarak bilinen, bir zamanların gelişen Filistin şehri Lid'de Nekbe (Büyük Felaket) döneminde yaşananları konu alan bilim-kurgu belgeseli Lyd (Lid), alternatif bir gelecekte Nekbe'nin gerçekleşmediği ve Filistin'de her dinden insanın birlikte yaşadığı bir olasılığa dikkati çekiyor.
ABD'li film yapımcısı Sarah Ema Friedland ve Filistinli yazar ve film yapımcısı Rami Younis, AA muhabirine, ortak yönetmenliğini üstlendikleri Lid filminin ortaya çıkış hikayesini ve Nekbe'nin yaşanmadığı bir geleceği tasvir etmenin neden önemli olduğunu anlattı.
Yahudi bir ailede büyüdüğünü ve filme yaklaşık 9 sene önce başladığını dile getiren Friedland, belgeselin şimdiye kadar İngiltere, Kuveyt, BAE, Avustralya, ABD, Kanada, Kenya ve İtalya gibi birçok ülkede gösterime girdiğini belirtti.
Friedland, filme başlama hikayesini, “Ben Amerikalı bir Yahudiyim ve bize Nekbe hakkında hiçbir şey öğretilmedi. Bu durum zihnimizden kasıtlı olarak silinmiş gibi. Bu yüzden 2015'te Nekbe sırasında Lid'de neler olduğunu anlatan bir makale okudum. Bu tamamen aklımı başımdan aldı ve tüm anlayışımı yeniden şekillendirdi. Uzun zamandır belgesel film yapımcısıyım ve düşündüm ki hikaye anlatma becerilerimi bu tarihe yönelik perspektifi genişletmek için kullanabilirim özellikle de kendi toplumum içinde. Bir arkadaşım beni aslen Lid'li olan Rami ile tanıştırdı, çok iyi anlaştık ve çalışmaya başladık.” ifadeleriyle anlattı.
Friedland, Nekbe gibi oldukça trajik bir olayı, ajitasyon yapmadan, alışılmışın dışına çıkarak ele almak istediklerini belirterek, “İkimiz de bilim kurgu hayranıyız ve bilim kurgu, özgürleşme hikayeleri anlatmak ve daha adil gelecekler hayal etmek için hipotezler kullanma yönünden zengin bir geçmişe sahip. Dolayısıyla bize filmi çekmek için harika bir yöntem gibi göründü.” dedi.
– “Yahudi, Müslüman ve Hristiyanların bir arada yaşadığı gerçeğini unutmamızı istiyorlar”
Nekbe'nin gerçekleşmediği “alternatif Filistin'i” animasyonlarla tasvir ettiklerini ifade eden Friedland, bu sahnelerde Filistinli sosyolog Prof. Dr. Salim Tamari'nin “Dağ Denize Karşı” adlı kitabından esinlendiklerinin altını çizerek, şöyle devam etti:
“Tamari, kitapta Al-Khader’ın (Saint George) ve onun anısının Yahudiler, Müslümanlar ve Hristiyanlar tarafından nasıl benzer şekilde anıldığını anlatıyor. Biz de bunu alıp alternatif gerçekliğe taşıdık. Bu var oldu, bu oradaydı. Siyonistler bunu unutmamızı istiyor. Bu aynı zamanda, 70 yıldan biraz daha uzun süren Siyonist sömürgeciliğin, 2 bin 500 yıl boyunca devam eden bir tür ortak yaşama kıyasla hiçbir şey olmadığını da hatırlatıyor, öyle değil mi? Yani yeniden var olabilir.”
Friedland, belgeselde yayınladıkları ve Yahudi paramiliter örgütü Haganah'ın elit savaş birimi olan Palmah askerlerinin 1948'deki Lid kuşatması sırasında kentte gerçekleştirdiği katliamı itiraf eden 1989 tarihli kayıtlara değinerek, şunları aktardı:
“Amerikalı bir Yahudi olarak, bu görüntüleri görmek benim için gerçekten yoğun ve aydınlatıcı oldu. Bu adamlar kelimenin tam anlamıyla babamın kahramanlarıydı. Ben de böyle yetiştirildim. Ayrıca onların Filistinlilerle değil İngilizlerle savaştığı efsanesiyle büyütüldüm. Dolayısıyla bu görüntüleri görmek, bu görüntülerin, özellikle diasporadaki Yahudiler olarak, bu mirasla ve kendi suç ortaklığımızla yüzleşmek için ne kadar yönlendirici ve önemli olduğunu vurgulamak bile mümkün değil.”
– “ABD'de Filistinlilerin haklarını savunan her şeyden hala çok korkuluyor”
Belgeselin, ilk gösteriminin Ağustos 2023'te Amman Film Festivali'nde yapıldığını kaydeden Friedland, burada En İyi Belgesel Jüri Ödülünü ve Uluslararası Eleştirmenler Birliği'nden FIPRESCI ödülüne layık görüldüklerini aktararak, “Bu, büyük bir başarıydı ancak sonra 7 Ekim oldu. Her şeyi planlamıştık ama bir sonraki büyük etkinliğimiz olan Filistin Sinema Günleri de dahil olmak üzere birçoğu iptal edildi. Filmi bir süre bekletmek zorunda kaldık.” diye konuştu.
Filmin ABD'de gösterilmesi konusunda herhangi kısıtlama olmadığına değinen Friedland, “Ancak ayrıntılara girmeden söyleyebilirim ki ana akım festivallerin bu filmi göstermesini sağlamak zor oldu. Bence ABD'de Filistinlilerin haklarını savunan her şeyden hala çok korkuluyor. Bunun nedeni de Siyonist lobinin burada çok güçlü olması. Ancak şu anda ABD'de gerçekten tarihi bir an yaşıyoruz. Ülkenin dört bir yanındaki öğrenci ayaklanmaları inanılmaz. Bu noktada filmi yayınlanmak gerçekten ilham verici oldu diye düşünüyorum.” dedi.
– “Lid'in hikayesi tüm Filistin halkının hikayesini sembolize ediyor”
Aslen Lid'li olan Rami Younis, belgeselde Lid kentinin izleyicisiyle doğrudan konuşan bir karakter olarak yansıtıldığına işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
“Ben Filistinliyim ve yaptığım şeylerden biri kendimizi insanlaştırmak. Kültürel aktivist ve oldum olası Filistin halkını savunan biri olarak, kendimi sık sık dünyaya karşı bizi insanlaştırırken buluyorum çünkü nedense herkese eşit insanoğlu olduğumuzu hatırlatmamız gerekiyor. Filmle bunu, sadece kendimizi değil içinde yaşadığımız alanı da insanlaştırarak bir üst seviyeye taşıdık. Ona bir ses vermeye karar verdik ve başına gelenleri, hala başına gelmekte olanları, alternatif bir gerçeklikte başına gelebilecekleri, 1948'deki vahşetin hiç yaşanmamış olmasının hikayesini anlatma onurunu verdik.”
Younis, Lid kentinin 5 bin yıldan daha eski bir tarihi olduğunun altını çizerek, “Eskiden çok güzeldi, çok önemliydi. Şimdiyse pek fazla insan onu bilmiyor. Unutulmuş bir yıldız gibi. Lid'in ana mesajı ‘Hikayemi dinleyin çünkü benim hikayem Filistin'in ve tüm Filistin halkının hikayesini sembolize ediyor' olurdu.” diye konuştu.
Palmah askerlerinin Lid'deki bir camiyi nasıl hedef aldıklarını soğuk kanlılıkla anlattıkları arşiv görüntülerine de değinen Younis, “Ortalama bir İsrailli için bu ifadelerin utanılacak bir yanı yok. Yanlış olan pek çok şeyi göremiyorlar ve her zaman bir yolunu bulup bunu haklı çıkarmaya çalışıyorlar kaldı ki bunu şu an 2023 ve 2024'te Gazze'de yaşananlarla da görüyoruz. Dolayısıyla yayın izni aldık ve ne yaptıklarını, camiyi nasıl bombaladıklarını ve orada insanları nasıl öldürdüklerini, nasıl bu kadar soğukkanlı şekilde anlattıklarını herkese gösteriyoruz.” dedi.
– “İsrail'in Filistinli vatandaşları olarak parçalanmış durumdayız”
Belgeselde, Filistinli çocukların kendilerini Filistinli olarak tanımlamasına rağmen, Filistin'in haritada nerede olduğunu doğru şekilde gösteremedikleri ve öğretmenlerinin ders bitiminde ağlayarak geleceğe dair “Yok mu olacağız?' diye sorduğu sahneye dikkati çeken Younis, şunları aktardı:
“Bu, filmdeki en önemli sahnelerden biri. İsrail'in Filistinli vatandaşları olarak karşı karşıya olduğumuz 'Filistinli kimliği sorununu ya da krizini' ortaya koyuyor. İnsanlar bunu izlediğinde şunu anlamalı ki parçalanmış durumdayız. Bir yandan bize tarihimiz hakkında hiçbir şey öğretilmiyor çünkü hepimiz, 2 milyonun tamamı, İsrail eğitim sisteminin bir parçası. Nekbe'yi, kendi tarihimizi öğrenmemize izin verilmiyor ama Yahudilerin tarihini öğreniyoruz ki bence bu da sorun değil ama bunu Siyonist bakış açısıyla öğrenmemiz sorunlu.”
Kendisi de İsrail vatandaşı olan Younis, Filistinlilerin temel sorunlarına ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü:
“İsrail Orta Doğu'daki tek demokrasi olduğunu iddia etmekten hoşlanıyor ancak konu 2 milyonluk kendi vatandaşlarına yapılan muameleye gelince bence durum pek de öyle değil. Devletten aldığımız ve devlet tarafından bize yapılan muamele İsrailli vatandaşlarla karşılaştırıldığında, hatta bir Filistin kasabasına veya Lid gibi iki uluslu bir Filistin şehrine basit bir ziyarette bile Yahudi nüfusu ile Filistin nüfusunun nasıl yaşadığı arasındaki keskin farklar görülebilir. Arazilerimize el konulmasından, evlerimizin yıkılmasından muzdaribiz. Eşit haklara, eşit fırsatlara sahip değiliz.”
– “Kefiye artık sadece Filistin kefiyesi değil, gurur duyuyorum”
Diğer yandan belgeselin yapımcılığını İngiliz müzisyen Roger Waters'ın üstlendiğini belirten Younis, “Çok özel bir çocukluk hayalimi gerçekleştirdik, bu inanılmazdı. O olmasaydı, bunu yapmak çok zor olurdu, bizi maddi olarak destekledi. Yaratıcı bir katkısı olmadı. 'Sarah ve Rami'nin yapmaya çalıştığı şeye inanıyorum. Desteğimi aldınız' dedi. Bunun için ona gerçekten teşekkür ediyoruz.” diye konuştu
Younis, belgeselin yoğun ilgi gördüğü ABD'deki öğrenci protestolarına da değinerek, sözlerini “Kefiye artık sadece Filistin kefiyesi değil. Eskiden sadece büyükbabam takardı, şimdi herkes takıyor. Amerika'da olup, her yerde dedemin de taktığı kefiyeyi görmek, bu kadar çok insan tarafından takıldığını görmek ve bunun bir sembol haline geldiğini, insanlık yanlısı bir sembol haline geldiğini görmek, beni bir Filistinli olarak çok gururlandırıyor.” şeklinde noktaladı.