İDİL ERTÜRK – BLOOMBERG HT ARAŞTIRMA
Küresel enerji krizi kuzey yarımkürede kışın yaklaşmasıyla etkisini daha çok hissettirirken, fosil yakıtların tüketimiyle ilgili çevreci gündemin de geri plana atıldığı görülüyor.
Dünyanın en geniş katılımlı iklim değişikliği konferansı olan COP27’ye günler kala gelen açıklamalar enerji endişelerinin iklim endişelerine baskın geldiğini gösterdi.
Önceki zirvelere ilgi gösteren iş dünyasının bu yıl mesafeli durduğu gözleniyor.
2021 yılında konferansa katıldığı bilinen BlackRock Ceo’su Larry Fink, CitiGroup CEO’su Jane Fraser ve Standared Charted İcra Kurulu Başkanı Bill Winters gibi isimler, bu yılki zirveye katılmayan üst düzey yöneticiler listesinde başı çekiyor.
Geçtiğimiz yılki zirvenin en önemli çıktısı 500’den fazla firmanın imzaladığı Glasgow Financial Alliance for Net Zero (GFANZ) tarafından güvence altına alınan taahhütler olmuştu. 135 trilyon dolardan fazla varlığa sahip olan GFANZ’ın, dünyayı daha iklim dostu bir hale getirme yolu olması gerekiyordu; fakat henüz bir yıl bile geçmemiş olmasına rağmen üyelerin sözlerini yerine getirip getirmeyeceği belirsiz hale geldi.
COP26, ülkelerin verdikleri taahhütlerden nasıl sorumlu tutulabileceğini ortaya koyan Paris Anlaşması kural kitabını tamamlamayı vadederken, HSBC Holdings, yakın tarihli bir notta müşterilerine bu yılki hedefin “Paris Anlaşmasını opsiyonel hale getirmek ve uygulamak” olduğunu belirtti.
GFANZ’ın bankacılar koalisyonu tarafı Net-Zero Banking Alliance ise, üyelerinin fosil yakıtların finansmanını aşamalı olarak durdurmasını gerektirecek bir öneriyi görmezden gelme hakkına sahip olduğunu söyledi. Bankacılara petrol, gaz ve hatta kömürü finanse etmeye devam edebilecekleri konusunda güvence verme çabaları, COP27 iklim zirvesine bir aydan az bir süre kala başladı. Etkinliğe geçen yıl İskoçya’da düzenlenen COP26 zirvesine kıyasla çok daha az sayıda finans yöneticisi katılacak gibi görünüyor.
BloombergNEF, COP27’nin yalnızca yüzde 43’lük bir başarı şansı olduğunu tahmin ediyor.
Gelişmiş ülkeler hedeflerine ulaşamadı
Gelişmiş ülkeler, dar gelirli ülkelere verdikleri iklim finansmanı taahhütlerinin oldukça gerisinde. Oxfam International, varlıklı ülkelerin 2020’de açıkladıkları yaklaşık 70 milyar dolara kıyasla 25 milyar dolardan daha az kamu finansmanı sağladığını söyledi. Bunun yanı sıra sağlanan fonların da genellikle belirtilenden daha az iklim odaklı olduğu tespit edildi.
Oxfam’ın iklim politikası lideri Nafkote Dabi yaptığı açıklamada, “Zengin ülkelerin katkıları yalnızca vaat edilen hedeflerin altında sefil bir şekilde düşmeye devam etmekle kalmıyor, aynı zamanda çok yanıltıcıZengin ülkeler, kötüleşen kuraklık, kasırga ve sel ile karşı karşıya kalan ülkeleri desteklemek yerine, bir sonraki şokla başa çıkma yeteneklerini sakatlıyor ve yoksulluklarını derinleştiriyor” ifadelerini kullandı.
Gelişmekte olan ülkeler, görece zengin ülkelerin tarihi emisyonlarının sebep olduğu hava olayları nedeniyle ortaya çıkan kayıp ve hasarı karşılayacak bir fon talep ediyor. Barbados Başbakanı Mia Mottley, yoksul ülkelerin iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkmasına yardımcı olmak için borç affı çağrılarına öncülük ediyor.
Hükümetler de iklim politikalarından uzaklaşıyor
İklim konusunda bir rol model kabul edilen İsveç’te yeni hükümet, Çevre Bakanlığı’nı lağvetti.
Daha önce bakanlık, kabinesinde bir bakan bulunan yüksek profile sahip bağımsız bir departmandı, şimdi ise başka bir bakanlığın parçası olarak çalışacak.
35 yıldır ilk kez İsveç’in özel bir çevre bakanlığına sahip olmayacak oluşunu yanı sıra, yeni hükümet ülkenin emisyon hedefleri ve yenilenebilir kaynaklardan yakıt üretimine yatırım yapan biyoyakıt endüstrisi ile çelişiyor. Son durumda yalnızca şirketler değil, hükümetler de iklim hedeflerini tehdit eden aksiyonlar alıyor.