Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İzmir Şubesi’nin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2015’i baz yıl (2015=100) alarak gerçekleştirdiği enerji endeksinden derlediği verilere göre; 2003 yılında 36,6 değerine sahip olan Türkiye’nin endeks değeri, Ekim 2020’da 171,5’e yükseldi. İlk AKP hükümetinin kurulduğu 2003 yılından bu yana Ekim 2020 itibariyle elektrik, gaz ve yakıt dahil olmak üzere ortalama enerji endeks değeri 3,5 katı aşan bir artış gösterdi. Aynı dönemde OECD ortalamasında artış, yüzde 59 düzeyinde kalırken Türkiye’de ise zam oranı yüzde 369 olarak gerçekleşti.
Türkiye’nin açık ara zam şampiyonu olduğu sıralamada en yakın rakibi olan Meksika’da ise aynı dönemdeki fiyat artışları yüzde 158 düzeyinde gerçekleşti. Avrupa Birliği ülkelerindeki fiyat artışları yüzde 56 ile OECD ortalamasının biraz altında şekillenirken, aynı dönemde ABD’de ise enerji fiyatları yüzde 44 oranında artış gösterdi. Endeksin yıllar içindeki gelişimine bakıldığında 2003 yılında en alt sırada olan Türkiye’nin, hızlı bir tırmanışla OECD ortalamasını yakalayarak geçtiği görülüyor. Türkiye’de enerji fiyatlarında aşağı yönlü bir seyir izlendiği döneme rastlanmazken, OECD ortalamasının bazı yıllarda bir önceki yıla göre düşerek, dalgalı bir seyir izlemesi dikkat çekti. Veriler, AKP’nin iktidar olduğu son 17 yılda enerji fiyatlarının, dünya genelinden farklı bir seyir izleyerek, düzenli bir biçimde artış gösterdiğine işaret ediyor.
SALGINA RAĞMEN ZAM
Koronavirüs salgının yaşamı etkilediği 2020 yılının ilk 10 ayındaki değişime bakıldığında ise Ocak 2020-Ekim 2020 arasında OECD genelinde enerji maliyetlerinde yüzde 7,3 indirim olurken, Türkiye’de ise yüzde 11,5’lik artış gerçekleşti. Verilerini OECD’ye yıllık bildiren Avusturalya ve Yeni Zelanda dışarıda bırakıldığında, hiçbir OECD ülkesinde enerji fiyatları 2020 yılının ilk 10 ayında yükselmedi. Norveç’te indirim oranı yüzde 19 olurken, Avrupa Birliği ülkelerinin toplamında ise indirim yüzde 7,5 ile OECD ortalamasında gerçekleşti. ABD’de de enerji fiyatları ülkemizin aksine yüzde 8,8 düzeyinde düşüş gösterdi.
ELEKTRİK FATURASI 2’YE KATLANDI
EMO İzmir Şubesi’nin verilerine göre; Türkiye’de enerji maliyetlerinde artış, elektrik dağıtım bölgelerinin özel sektöre devir işlemlerinin başladığı 2009 yılından bu yana ivmelenerek devam ediyor. Özelleşen elektrik dağıtım şirketlerine aktarılan dağıtım bedelinin faturalar içindeki payının düzenli olarak arttığına işaret edilen çalışmada, şu bilgilere de yer verildi:
“1 Temmuz 2009 tarihli elektrik tarifesine göre; 4 kişilik ailenin asgari yaşam standartları için harcayacağı 230 kilowattsaatlik (Kwh) tüketimin ortalama faturası 57.3 TL’ydi. Aradan geçen zaman diliminde, Ekim 2020 itibariyle bu rakam; yüzde 201 artışla 172.8 TL’ye yükselmiştir. Sonradan dağıtım bedeli altında birleştirilen iletim ve dağıtım bedellerin toplamı ise 2009’da 7.01 TL iken bu bedel, Ekim 2020 itibariyle 597 yüzde artışla 41.84 TL’ye yükseldi.
Özelleştirmeler sonrası dağıtım bedelindeki artış 6 katta yaklaşırken, elektrik faturasındaki toplam artış ise 2 katı aşmıştır.”
OECD verilerini değerlendiren EMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Şebnem Seçkin Uğurlu, akaryakıt başta olmak üzere enerji faturalarındaki bedel, fon ve vergi yüklerinin de giderek büyüdüğüne işaret ederek, şöyle konuştu:
“EPDK’nin 1 Ekim 2020’den geçerli olmak üzere açıkladığı yeni elektrik tarifesine göre, 4 kişilik ailenin asgari yaşam standartlar için harcayacağı 230 kWh elektrik enerjinin 172,8 TL olan faturasının yalnızca 52,3’lük bölümü enerji bedelidir. Faturanın yüzde 23,3’ü dağıtım bedeli iken geriye kalan yüzde 19,4’üne denk gelen 33,6 TL’lik kısmı TRT payı, belediye tüketim vergisi, enerji fonu ve KDV olmak üzere fon ve vergilerden oluşmaktadır. Elektrik faturalarına diğer fon ve vergilere de KDV uygulanarak, verginin vergisi alınmaktadır. Bu bedeller ve vergiler acilen azaltılmalıdır.”
Öte yandan enerjideki bu fahiş artışın altında yatan nedenin enerji altyapsının ve dağıtımının özelleştirilmesi olduğunu söyleyen Uğurlu “Enerji alanının şirketlerin kârlarını artırma temelli yönetilmesi anlayışına son verilerek, bir an önce kısıtlı kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirecek, kamu yararını esas alan siyasi ve ticari müdahalelerden uzak bir enerji yönetim modeline geçilmelidir” diye konuştu.