Sabancı Holding Finansal Hizmetler Grup Başkanı Haluk Dinçer Bloomberg HT’ye konuk oldu. Dinçer 3. çeyrek büyüme rakamlarının kuvvetli geldiğini ancak kompozisyonda bazı sıkıntılar olduğunu belirterek “Bu ekonomik dengeler ciddi şekilde bozuldu ancak ekonomi yönetimi oldukça güçlü. Sayın Şimşek’in de açıklaması var, Türkiye’nin rasyonel politikalara dönmekten başka çaresi yok. Kademeli olarak da rasyonel politikalara dönüş ve bir normalleşme var. Tabi bir anda olamıyor her şey. Dolayısıyla 3. çeyrek sonuçları biraz geride kaldı gibi, 4. çeyrekte büyüme o kadar da yüksek çıkmayacaktır diye düşünüyoruz. Sanıyoruz ki bu seneyi büyüme açısından 4,5 gibi bir düzeyde kapatacağız. Büyümenin de kompozisyonu giderek iyileşecektir.” diye konuştu.
Enflasyonda hala yüksek bir seviye olduğunu ancak ekonomide genel gidişatın olumlu olduğunu kaydeden Dinçer, “Ama bu ekonomi yönetimine güven var, henüz Türkiye’ye fon akışları başlamadı, kredi derecelendirme kuruluşlarından not artışları görmedik ama ticari dengede olumlu bir gelişme var. Türkiye’nin risk primi düştü. Bu hem Hazine’nin, hem de özel sektörün borçlanması için olumlu. Yani baktığınız zaman genel gidişat olumludur. Sadece kompozisyon kötüdür fakat önümüzdeki dönem iç piyasada talebin daralması bekleniyor ve ihracata dönük bir çalışma var, yani ihracatın teşvik edilmesi söz konusu.” değerlendirmesini yaptı.
Yatırımlara ilişkin bilgi veren Dinçer, ucuz para döneminde çok ciddi yatırımlar yapıldığını belirterek “Şu anda yüksek faiz oranlarında artık yatırımların eski fonlanma maliyetleri olmayacak, daha pahalı bir fonlanma olacak. Ümit ediyorum ki bu kapasite artışları daha çok ihracata yönelik yapılmıştır ve Türkiye’nin büyümesine olumlu katkısı olur.” dedi.
“Asgari ücrette önemli olan yıl ortasında zam olup olmayacağı”
Asgari ücret ve etkilerini değerlendiren Dinçer piyasanın yüzde 40-50 arasında bir rakam beklendiğini belirterek “Burada esas kritik olanın önümüzdeki senenin ortasında zam yapılıp yapılmayacağı konusu olduğunu söyledi. Dinçer “Yani esas o zaman tartışma çıkacak. Önümüzdeki Mart’ta seçim var, bu kısır döngüyü Türkiye’nin bir şekilde kırması lazım. Her zam yaptığında enflasyonu da körüklüyorsun. Bir taraftan çalışanların haklarını vermelisiniz, bir taraftan maliyet oluyor, bir taraftan bir kısır döngü oluyor, zor bir konu. Umarım ki iyi bir şekilde yönetilecektir.” dedi.
Sigorta sektörünün bu yılki performansını değerlendiren Dinçer konuya dair şunları söyledi; “Elementer tarafta bu sene yüzde 100’ün üzerinde bir büyüme bekliyoruz. 380-400 milyar TL’ye yakın bir büyüme olacaktır. Hayat tarafında da yüzde 50 civarında bir büyüme olacaktır. Orada da 50 milyarlık bir büyümeye geliyor pazar. Biz Sabancı olarak hem Aksigorta’da hem de Agesa’da yılı iyi kapattık. 2023 senesi elementer taraf için bir toparlanma yılıydı.”
“Sigortalı sayısında ciddi artış oldu”
Medikal enflasyonun son yıllarda açıklanan TÜFE’nin çok daha üzerinde gerçekleştiğini, bunun da doğal olarak sigorta primlerine yansıdığını belirten Dinçer tamamlayıcı sağlık sigortalı sayısında artış olduğunu söyledi. Dinçer “Yeni bir sağlık sigortası almak baya yüksek bir rakama geldi ama son dönemde tamamlayıcı sağlık diye bir şey çıktı. Bu sistem daha popüler ve hesaplı oluyor. Bu yüzden de sigortalı sayısında ciddi artış oldu. Maliyeti sigorta şirketi ile sosyal güvenlik kurumu paylaşıyor. Diğerinde tamamını sigorta şirketi ödüyor, aradaki fark budur.”
“Türkiye’nin birinci önceliği enflasyon”
Özel sektöre yönelik mesajlar veren Dinçer “Ben iyimserim, ekonomi yönetimine son derece güveniyorum. 2024’te çok büyük bir büyüme olmayabilir. Talebi biraz kısacaksınız ki enflasyonu kontrol altına alacaksınız. Türkiye’nin birinci önceliği enflasyondur. Bunu 2024’te yendiğimiz takdirde Türkiye’nin geleceği parlaktır. Global konjonktür lehimizedir. Birinci risk, globalde faizlerin yüksek seyretmesidir çünkü bu Türkiye’nin borçlanma maliyetlerini artırır. İkinci risk bölgedeki savaşlardır çünkü bu Türkiye’nin müttefikleriyle olan ilişkilerini olumsuz etkiliyor yani ikilik yaratıyor. Maalesef seçimleri yabancı yatırımcılar hala bir risk faktörü olarak görüyorlar, Türkiye’ye fon akışının da hala gerçekleşmemiş olmasının en önemli sebebi de bu, onlar rasyonel politikaların hala kalacağını ve de devalüasyon olmayacağını görmek istiyorlar.” şeklinde konuştu.