ANKARA (AA) – ŞULE ÖZKAN – Klinik Psikolog Mehmet Yasir Cebeci, Srebrenitsa'da ve Gazze’de yaşanan soykırımların benzer travmalar oluşturduğunu belirterek, “Srebrenitsa’da soykırım yaşandı ve bitti zannediliyor. Halbuki insanlar hala bunun travmasını yaşıyor. Bosna’da, savaş yıllarında geçtiği sokağa bomba düştüğü için hala o sokakta yürüyemeyen insanlar var. Bugün Gazze’de de aynı travmalar oluşuyor. Boşnaklar gibi Gazzeliler de soykırım travması yaşıyor.” dedi.
Filistin İçin Psikologlar oluşumunun koordinatörlerinden Klinik Psikolog Cebeci, AA muhabirine, 11 Temmuz 1995'te Bosna Hersek'in doğusundaki Srebrenitsa'da ve 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yaşanan soykırımların mağdurlarda yarattığı travmalara ve kuşaklar arası travma aktarımını engellemenin yollarına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Bosna Hersek'te 1992-1995'teki savaşın sonlarında “Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'nın ardından görülen en büyük insanlık trajedisi” olarak isimlendirilen Srebrenitsa soykırımına şahit olan insanların büyük travmalar yaşadığını belirten Cebeci, bugün Gazze’de benzer acıların tekrarlandığının altını çizdi.
Cebeci, soykırımın yarattığı psikolojik travmalara ilişkin, “Soykırıma şahit olan, işkenceler yapılan veya göçe zorlanan insanların psikolojisini konuşmak gerçekten çok zor. Bu durumları gözlemleyerek anlamaya çalışıyoruz. Bosna Hersek’te yaşadım ve akademik çalışmalar yürüttüm. Orada psikolog olarak tanık olduğum şey insanların hala travmalarını atlatamamış olmasıydı.” diyerek konuştu.
Travmaları ruhta açılan duygusal yaralara benzeten Cebeci, tıpkı fiziksel yaralar gibi derinliğine ve ciddiyetine göre müdahalede bulunularak atlatılabileceğine dikkati çekti. Küçük pansumanlarla geçebilecek yaralar olduğu gibi iç kanamaların da olabileceğini ifade eden Cebeci, travmaların uzun yıllar sürebileceğine işaret etti.
– “Dünün Srebrenitsa'sı, bugünün Gazze'si oldu”
Cebeci, soykırıma şahit olarak, şahit olmuş birinin çocuğu olarak ya da bugün olduğu gibi Gazze’deki soykırımı canlı şekilde izleyerek travmalar yaşanabileceğini ifade ederek, önemli olanın ağrılarla dahi olsa hayatın idame etmesini sağlamak olduğunu, soykırım travmasını atlatamayan insanlarda intihar vakaları yaşandığını hatırlattı.
Gazzelilerin travma yönetiminin ateşkes sonrası oluşacak duruma bağlı olduğunu ifade eden Cebeci, “Dünün Srebrenitsa'sı, bugünün Gazze'si oldu. Gazze’de veya Bosna’da doğan çocuklar soykırımı görmemiş olsa bile dünün tarihsel sıkıntılarını ve yükünü üzerinde taşıyor. Geleceğe yönelik hayal kuramıyor çünkü ülkesinde kaotik ortamın ve çatışmanın hakim olduğunu düşünüyor. Gazze’de abluka altındaki çocuğun zor şartlarda yaşaması ve özgürlüğünün kısıtlı olması zaten psikolojisini yeteri kadar kötü etkiliyor.” yorumunda bulundu.
Travma yaşamış insanlara yalnızca Bosna Hersek ve Filistin tarafından değil uluslararası alanda travma yönetimi ve aktarını engelleyecek çalışmaların yürütülmesi gerektiğini söyleyen Cebeci, “Travmaların ağırlığı bireysel olduğu zaman çok ağırdır. İnsanın taşıyamayacağı yükler olabilir. Yükün de paylaşılması gerekiyor. İnsanları sizin yaşadığınızı belki hissedemiyoruz ama yanınızdayız hissini yaşatarak acılarını hafifletebiliriz.” dedi.
-“Boşnaklar gibi Gazzeliler de soykırım travması yaşıyor”
Cebeci, soykırımların etkisine ilişkin, “Srebrenitsa’da bir soykırım yaşandı ve bitti zannediliyor. Halbuki insanlar hala bunun travmasını yaşıyor. Bosna’da savaş yıllarında geçtiği sokağa bomba düştüğü için hala o sokakta yürüyemeyen insanlar var. Bugün Gazze’de de benzer travmalar oluşuyor. Boşnaklar gibi Gazzeliler de soykırım travması yaşıyor. Gereken müdahaleler yapılmazsa yaşanan travmalar yeni doğan çocuklara aktarılabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Soykırım travmasını atlatmak için çeşitli şartların sağlanması gerektiğini ifade eden Cebeci, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Srebrenitsa’da veya Gazze’de çocuğu gözünün önünde katledilmiş bir annenin travmasının sarılması için ilk olarak yalnız hissetmemesi gerekiyor. En temel hakları olan beslenme, korunma, güvenme ihtiyaçlarının karşılanması şart. Bulunduğu ortamda güvenli olduğunu hissetmezse travmayı atlatması zorlaşır. Hayata tekrar adapte olabilmesi için sosyal çevresinin olması, yaşam döngüsüne dahil olması lazım. “
Özellikle Srebrenitsa’da işsizlik sıkıntısı yaşandığını ve insanların Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldığını belirten Cebeci, ülkedeki iş, eğitim ve kültür çalışmalarının iyileştirilmesi gerektiğini vurguladı.
-“Srebrenitsa'nın bugünkü Belediye Başkanı hala soykırımı kabul etmiyor”
Bugün Bosna Hersek'te Boşnakların hala güvenlik konusunda sıkıntılar yaşadığına değinen Cebeci, oluşan duygusal boşlukların ve travmaların yeni kuşaklara aktarılabileceğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Peki bugün Srebrenitsa’da güven ortamı sağlanabiliyor mu? Srebrenitsa'nın bugünkü Belediye Başkanı hala soykırımı kabul etmiyor. Sırplar kendini savunduğunu söylüyor. 11 Temmuz'da Srebrenitsa’daki Ortodoks Kilisesi'nde kahramanlık günü kutlanıyor. Yani birinin matemi diğerinin kahramanlığı oluyor.”
Aşırı milliyetçi Sırpların da yeni nesillere “şiddet aktarımı” yaptığını belirten Cebeci, travmaların atlatılması için soykırım faillerinin gerekli cezaları alması ve rehabilite edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Cebeci, Bosna Hersek'in iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti'nde (RS) yaşayan Boşnak çocukların eğitim müfredatında Boşnak kültürünün olmamasını yaşanan zorluklara örnek olarak gösterdi.
Cebeci, soykırım faillerinin cezasız kalmasının travmaları tetiklediğini vurgulayarak, “Bosna’nın orta kesimlerindeki Vitez şehri yakınlarındaki Ahmiçi Köyü'nde 116 Boşnak, Hırvat Savunma Konseyi (HVO) birliklerince katledildi. Faillerden biri yakın zamanda hapisten çıktı ve yaptıklarından pişman olmadığını söyledi. Görüyoruz ki ceza veriliyor fakat rehabilite edilmiyor. Bu açıklamalar Boşnak halkının travmalarını tetikliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Savaşta Bosnalı Sırpların lideri olan ve Srebrenitsa Soykırımı dahil birçok suçtan müebbet hapse mahkum olan Radovan Karadzic’in de psikiyatrist olduğunu hatırlatan Cebeci, “Soykırım, içimizdeki insanlığı öldürme çabası. Bugün Gazze’de olanları izlerken insanlığın öldüğünü düşüp umutsuzluğa kapılabiliriz. Fakat tarihin her döneminde böyle insanlar olacaktır. Bizse iyiliğin yayılması, yaşanan travmaların yeni nesillere aktarılmaması ve insanlığın merkezde olduğu bir dünyada yaşamak için mücadele etmeliyiz.” diyerek sözlerini sonlandırdı.