BEGÜM NUR ALKIŞ
Kasım ayı yıl bitmeden satış hacimlerini artırmak isteyen şirketler için rekabetin en yoğun yaşandığı aylardan biri.
Alışveriş tercihlerinde yüksek enflasyonun etkileri belirleyici rol oynarken, özellikle kampanya dönemleri tüketicilerin ana motivasyon kaynaklarından biri haline geliyor.
Ipsos’un günümüz ekonomik koşullarda tüketici davranışlarındaki tercihlere yer verdiği araştırması, ekonomik etkilerin son dönemde alışveriş misyonunu da şekillendirdiğine dikkat çekiyor.
Araştırmaya göre, tüketiciler mevcut ekonomik şartlarda çevrimiçi kanallardan bütçelerine daha fazla destek beklerken; daha sık online alışveriş yapmanın baş şartı daha fazla indirim, daha uygun fiyatlar ve daha fazla kampanya oluyor.
İndirim oranında azalma
Hammadde, lojistik, enerji giderleri düşünüldüğünde ürünlerin her geçen yıla kıyasla fiyatlarının yükseldiği ise bir gerçek. Peki, hal böyleyken kampanya dönemlerindeki fiyatlamalar ne kadar gerçekçi? Sağlıklı bir fiyatlamadan söz edilebilir mi?
Bu dönemde e-ticarette olağanüstü bir hareketlilik beklediklerini söyleyen Silk & Cashmere CEO’su Ferhat Zamanpur, indirimlerde ise bir azalmanın söz konusu olduğunu söyledi.
Zamanpur, “İki yıl önce ortalama yüzde 37 civarında olan indirim oranı bu sene yüzde 24’lere inebilir. Buna rağmen kampanyalardan faydalanacak kişi sayısı artacaktır. Sepet ortalamalarında da artış bekliyoruz” diyor.
Gıda dışı perakendede tüketim öne çekildi
Konuya ilişkin görüşlerini paylaşan Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Alp Önder Özpamukçu, hiperenflasyonist ortamda sektörlerin sağlıklı fiyatlandırma imkanının olmadığını belirtiyor ve ekliyor: “Maliyetlerin yüksekliği ve beklentilerin belirsizliği fiyatlama yapmanın zorluğunu her geçen gün artırıyor. Bu da önce satıcıya, devamında da alıcıya yani tüketicimize olumsuz yansıyan bir nokta.”
Kampanya dönemlerinin globaldeki örnekleri gibi “beklenen özel günler” olması için indirimlerin dişe dokunur ve gerçekçi olmasının kritik öneme sahip olduğuna da dikkat çeken Özpamukçu, “Artık teknoloji kullanımı oldukça yüksek, son derece bilinçli, fiyat kıyaslamasını çok hızlı ve doğrudan yapabilen bir tüketiciye hitap edildiğinin unutulmaması gerekli” diyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Ekim ayında yıllık enflasyon yüzde 85’i aşarken, 24 yılın en yüksek seviyesinin görülmesi bazı sektörlerde tüketici talebini de öne çekmeye başladı.
Özellikle gıda dışı perakendede tüketimin öne çekildiğini söyleyen Özpamukçu,”Tüketicilerin elektronik, giyim vb. kategorilerde ‘Bugün alamazsak hiç alamayacağız’ ya da ‘daha pahalıya alacağız’ dürtüsü ile tüketimlerini daha erkene çektiklerini tespit ediyoruz” diyor.
Uzun vadede fiyat artışları kaçınılmaz
Fiyat artışları, şirketlerin müşteri ilişkileri açısından çok hassas bir konu olmakla birlikte güven zedelemeden yapılan iyi bir fiyatlama ve iletişim stratejisi şirketlerin rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri için önemli.
Simon Kucher tarafından paylaşılan bir analize göre, şirketlerin mevcut enflasyon oranlarında süreçlerini optimize etmesi de yeterli bir çözüm değil ve uzun vadede fiyat artışları kaçınılmaz olacak.
Araştırmaya göre 2023 yılı için durum pek parlak görünmezken, şirketlerin 3’te 1’i gelecek yıl maliyetlerinin en az yüzde 6 oranında artmasını bekliyor.
Bazı işletmeler bu dönemde hacimlerde kayıp yaşama endişesiyle fiyatları yükseltmekten kaçınırken, maliyet eğilimlerin iyi analiz edilmesi fiyatlamalarda başarı sağlayacak unsurlardan biri.
Tüketiciler önceliklerini gözden geçiriyor
Dünya genelinde bozulan fiyat istikrarına bakıldığında tüm ülkelerde fiyat artışlarının görüldüğünü söyleyen NielsenIQ Türkiye Genel Müdürü Didem Şekerel Erdoğan ise bunun tüketici bütçesi üzerinde baskı yaratarak, daha temkinli davranmaya yönelttiğini belirtiyor.
Tüketicilerin daha çok günlük alışverişe yöneldiğinin altını çizen Şekerel Erdoğan, “Alışverişçiler gerektiği zaman, gereken ürünü, gerektiği kadar alıyor. Ürün tercihleri küçük paketlere yönelirken, inovasyon da önemini korumaya devam ediyor” diyor.