Anasayfa / Sektörler / Uzmanından “Çocuklarda az uyku ve fazla ekran migrene neden oluyor” uyarısı

Uzmanından “Çocuklarda az uyku ve fazla ekran migrene neden oluyor” uyarısı

İSTANBUL (AA) – Üsküdar Üniversitesi NP İstanbul Hastanesi Çocuk Nöroloğu Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, 10 yaşından sonra migren görülme sıklığının yüzde 5’lere çıktığını belirterek, bunun nedenleri arasında daha az uyku, daha fazla TV veya bilgisayar, toplumda daha fazla güvensizlik duygusu, daha fazla şiddet ve okul problemlerinin geldiğini kaydetti.

Üniversiteden yapılan açıklamada Prof. Dr. İçağasıoğlu'nun çocuklarda baş ağrısı konusundaki görüşlerine yer verildi. Çocuklarda en sık görülen akut tekrarlayıcı baş ağrısının migren olduğunu dile getiren İçağasıoğlu, “Migren görülme sıklığı 7 yaşa kadar yüzde 2,5 iken, 10 yaşından sonra yüzde 5’lere çıkıyor.” bilgisini verdi.

İçağasıoğlu, erişkinlerin aksine çocuklarda migrene bağlı baş ağrısının iki taraflı olabildiğini belirterek, 5-15 yaş arası her 9 çocuktan birinde görülen migrenin nedenlerinin daha az uyku, daha fazla TV veya bilgisayar, toplumda daha fazla güvensizlik duygusu, daha fazla şiddet ve okul problemleri olduğunu kaydetti.

Çocuklarda migren baş ağrısının ortalama 2-72 saat arasında sürdüğünü aktaran İçağasıoğlu, aktivite ile kötüleştiğini ya da aktiviteden kaçınmaya neden olduğunu, ağrıya bulantı ve kusmanın eşlik ettiğini belirtti.

İçağasıoğlu, baş ağrılarının çocukluk yaş grubunda en sık hastaneye başvuru yapılan nörolojik bozukluklar olduğunu vurgulayarak “Baş ağrılarının çocukluk çağında yaşam boyu görülme sıklığı yüzde 25-93’dür. 7 yaşına kadar kız ve erkek oranı eşit. Ergenlikte ise bu oran kız çocuklarında artıyor. Çocuklarda baş ağrısı semptomları yetişkinlerden farklıdır ve yüzde 6 ile 15’inin ciddi bir nörolojik duruma bağlıdır.” ifadelerini kullandı.

– “Birincil baş ağrıları migren ve gerilim tipi”

Dilara Füsun İçağasıoğlu, baş ağrıları sınıflandırılmasının 2’ye ayrıldığını, birincil yani primer baş ağrılarının, migren, gerilim tipi baş ağrısı, trigeminal otonomik sefaljiler ve diğer primer baş ağrısı bozuklukları olduğunu vurgulayarak, ikincil yani sekonder baş ağrılarının ise sinüzit, üst solunum yolu enfeksiyonları, diş çürükleri, santral sinir sistemi infeksiyonları (menejit, beyin dokusu iltihabı), hidrosefali, tümörler, yalancı beyin tümörleri, beyin kanamaları, travma sonrası görüldüğünü belirtti.

Çocuklarda baş dönmesinin migren atağı olabileceğine işaret eden İçağasıoğlu, “Herhangi bir uyaran olmaksızın kendiliğinden başlayan, bilinç kaybı yapmayan dakikalar ve saatler içinde kendiliğinden düzelen şiddetli baş dönmesi ataklarıdır. Bu duruma, bir veya her iki gözde istemsiz titreme hareketi, kol ve bacaklardaki kas kontrolünü kaybetmeye neden olan koordinasyon eksikliği (ataksi), kusma ve solgunluk durumu da eşlik eder.” açıklamasında bulundu.

İçağasıoğlu, çocuklarda görülen migralepsinin migren aurasının bir saat içinde epileptik nöbete dönüştüğü klinik olayı tanımladığını dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Baş ağrısı nöbetin tek belirtisidir. Ağrının spesifik bir klinik özelliği yoktur. Ağrı genellikle birkaç saniye ile birkaç dakika sürer. Nadiren saatlerce sürebilen ağrılar olabilir. Migren veya gerilim tipi baş ağrısını taklit eden bir durum söz konusu. Çocukluk yaş grubunda gerilim tipi baş ağrısı görülme sıklığı yüzde 5-72 gibi geniş bir aralığa sahiptir. Başlangıç yaşı ortalaması 7 yaştır. 30 dakika ile 7 gün arasında sürüyor. Bu tip baş ağrısında zonklama, bulantı, kusma, fotofobi, fonofobi ve aura yoktur. Gerilim tipi baş ağrısı psikososyal faktörler ve anksiyeteyle tetikleniyor.”

Baş ağrısında akut atak tedavisinin; sessiz bir odada dinlenme veya uyuma, mümkün olan en erken dönemde ve uygun dozda ilaç tedavisi olduğunu ifade eden İçağasıoğlu, düzenli ve yeterli uyku, düzenli ve yeterli yemek ve sıvı alımı, düzenli egzersiz, gevşeme ve stresin azaltılmasının da tedavide uzun süreli olumlu etkilerine işaret etti.

Diğer Haber

Uluslararası Pozitif Psikoloji Kongresi sona erdi

- Melbourne Üniversitesi'nden Dr. Tayyab Rashid: - "Taraflar genelde sırlarını birbirinden saklama eğilimi gösteriyor" - "Evliliklerde birlikte büyümek ve gelişmek, ilişkisel özgelişim önemli"

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir